1999 senesi Ağustosuydu. Havalar sıcak mı sıcak, yüreğim yaralı, bedenim yorgun... Kaldığımız ev satılmış... Mecburen başka bir eve taşınacaktık. Maddi manevi sıkıntılı dönemlerdeydik. Kim anlardı ki halimizden? Evi boşaltmamız istenmişti. Çaresiz kiralık ev aramaya koyulduk. Günlerce geziyor ama bütçemize uygun ev bulamıyorduk. İşte o günlerde teyzemin efendisi (eniştem) imdadımıza yetişti. Başkanlığını yaptığı kooperatif evleri bitmiş sahiplerine teslim edilmişti. Site üyelerinin çoğunluğunu bizim akraba ve hemşehrilerimiz oluşturuyordu. İşte biz de uzak akrabalarımızdan birinin evini, eniştemin referansıyla yani vesilesiyle kiralamıştık. Kooperatifte çoğunluk ev sahibiydi. Herkes çok mutluydu. Yeni taşındıkları evlerinin noksan kalan iç aksamını yaptırıyor, ev sahibi olmanın gururuyla adeta kasılarak geziniyorlardı. Onlara imrenerek bakıyordum. Benim de bir evim olsaydı. Balkonunda çiçekler yetiştirseydim. Banyosunda duşakabin olsaydı, çocuklarım kışın üşümeden banyo yapsalardı. Ama biz kiracıydık. Evi olduğu gibi kabullenip kullanmak zorundaydık. Ev sahibi izin vermeden bir çivi bile çakılmazdı. Üzülmenin, hayal kurmanın ne anlamı vardı? Halimize şükredip sabretmeliydik. İnşallah bir gün bizim de kendimize ait bir evimiz olabilirdi. Taşınalı iki ay olmuştu. Bu zaman zarfında komşularımızla tanışmıştık. Zaten çoğunluk akrabalarımızdı. Dayım da aynı siteden ev almıştı. Ama görevi gereği memlekette bulunduğu için taşınamamıştı. Ancak emekliliği yakındı. Bu sürede yaz izninde evinin eksiğini gediğini yaptırmak için Ankara'ya gelmişti. Eşiyle beraber gelirken çocuklarını da İzmit Gölcük'te bulunan kayınbiraderine tatil için göndermişlerdi. Birbirinden güzel üç kızı son derece sevimli iki de oğlu vardı. Kızların ikisi Erzurum Üniversitesinde okuyorlardı. En küçük kızı o sene liseyi bitirmiş üniversiteye hazırlanıyordu. Oğlanlar kızların küçüğüydü ama onlar da delikanlılığa adım atmışlardı... Dayım mutlu ve de gururluydu. Evini en güzel şekilde yaptırıp yeni eşyalarla döşeyip çok sevdiği ailesiyle huzur içerisinde yaşayacaktı. Ne güzel hayallerdi. Bu yaşananları buruk bir kalple takip ediyordum. Benim çocuklarım da okusunlar, onlar da güzel evlerde yaşasınlar istiyordum. Ama kısmet işte hayırlısı olsundu. Ağustos ayının sıcaklığı kavurucuydu. Uyunmuyordu. İçim daraldı, içeriye girdim gece yarısıydı. Çocuklar uyumuşlardı bile. Eşim de uyumaya çalışıyordu. İster istemez ben de yatağa uzandım. Devamı yarın... > Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00