Şimdi konuşmak kolay

A -
A +

Yıllar önce, Harem vapuruyla Sirkeci’ye geliyordum. O yıllarda cep telefonu da yoktu, sosyal medya denilen bizi ekrana hapseden baş döndürücü programlar da… Günlük gazetemi açtım okumaya başladım. Birkaç dakika sonra yanımda oturan genç bir yolcunun kıpır kıpır, sağını solunu aramaya başlaması dikkatimi çekti. Belli ki bir şey arıyordu ama gencin hareketlerinden kendimi alamayınca, okumayı bırakıp göz ucuyla hareketlerini takip ettim...

 

Çok tuhaf bir hâldeydi. Sol eliyle, sol gözünü kapatmış, sağ gözüyle etrafına telaşlı telaşlı bakınıyordu. Madem bir şey arıyordu da niçin bir gözünü kapatıyordu? Doğrusu korktum biraz... Acaba bir anormallik mi var? İster istemez, kendimi biraz beriye çektim. Bu arada, karşı kanepede oturan yolcuların da dikkatini çekmişti bu gariplik.

 

Yedi sekiz kişi, kendi başına sessiz sedasız ama telaşlı hâlde ikide bir eğilip yere bakan, üzerini, gömleğinin ceplerini vs. kontrol eden bu genci göz hapsine almıştık... Şüpheli bakışlarımız daha sonra merak hâlini aldı.

 

Eskiden insanların birbirine konuşabilmesi daha kolaydı galiba… Gence yardımcı olmak niyetiyle sorduk:

 

-Hayırdır bir şey mi arıyorsun?

 

Genç bu defa, mahcup olmuş gibiydi. Yüzünün rengi değişti. Tek gözü hâlâ kapalı olduğu hâlde, mırıltı şeklinde cevap verdi:

 

-Evet. Lensimi düşürdüm galiba…

 

-Lens mi?

 

Demek sol gözünü o bakımdan kapatıyordu... Bu defa hepimiz can u gönülden, o gence yardım etmek üzere seferber olduk... Şaşkın şaşkın, bu adını duyduğumuz hâlde hiç görmediğimiz lensi aramaya başladık. Fakat görünürde öyle bir şey yoktu... Hem arıyor hem soruyorduk:

 

-Nasıl bir şey bu?

 

-Şöyle saydam yuvarlak bir şey...

 

-Cam mı?

 

-Yok abi plastik ama çok ufak...

 

 Oradan biri söylendi:

 

“Galiba bilye gibi olmalı!”

 

Hepimiz kendi hayalimize göre bir lens arıyorduk vapurda... Sağımıza solumuzu oturduğumuz vapur koltuklarının altına filan bakıyorduk. Vapurdaki yolcular olarak bilmediğimiz görmediğimiz lensi arayıp durduk... Vapur Eminönü iskelesine yanaştığı hâlde bir türlü de bulamadık. Herkes yolculuğunu, meçhul cismi aramak için ayakta tamamlamıştı... Meğer o, lens dedikleri şey göz bebeğimiz büyüklüğünde, saydam ince bir plastik tıbbi malzeme olup ilaçlandıktan sonra gözün üzerine yapıştırılıyormuş... Aramakla bulunacak gibi değilmiş!

 

          Mehmet Ali Yıldırım

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.