2003 Aralık ayının son günleriydi. Bir akrabamızın vesilesiyle doktor bir ailenin birkaç ay sonra dünyaya gelecek olan bebeklerine bakacaktım. Ankara'nın en gözde semtlerinden birinde kocaman bahçe içinde bir villada ikamet ediyorlardı. Karı koca ikisi de doktordu. Yakında bir çocukları olacaktı. Doğuma üç ay vardı. Beni tanımaları için haftanın üç günü gidip ev işlerinde doktor hanıma yardımcı olacaktım. Çok mütevazı, çok samimi insanlardı. Hele doktor hanımefendinin her işine besmeleyle başlaması beni çok şaşırtmıştı. Bütün bunlar çok sevindiriciydi ama orada olduğum günlerde gazetem Türkiye'yi okuyamıyordum. Çünkü evlerine gelmiyordu. Evin orta katındaki salonda kocaman camekânlı bir kitaplık vardı. Orada da birkaç roman dışında hepsi kalın tıp kitaplarıydı... Nihayet özlemle beklenen bebek dünyaya gelmişti. Annesiyle beraber hastaneden eve geldiklerinde doktor hanımın anne babası da gelmişlerdi. Kırkı çıkıncaya kadar orda kalacaklardı. Kocaman villa bir anda cıvıl cıvıl olmuştu. Ben de çok sevinmiştim. Yaşlı dede ve nine de emekli doktordu. Ben yine haftanın üç günü gidiyor ev işlerinde onlara yardımcı oluyordum. Bebekle ilgilenen çoktu. Hele dede, torununa âşıktı. O dede ki ibadetine düşkün, hac görevini yerine getirmiş eli öpülesi bir insan. Kendisi ve hanımefendisi "Kadın Doğum" uzmanı olarak uzun yıllar sağlık hizmeti vermişler. Sadece hastanelerde görev yapmışlar. Son derece sevgi saygı dolu mütevazı, takdire şayan insanlardı. Her ikisine de hayran kalmıştım. Nasıl hayran kalmam ki? Yaşlı doktor bey ciddi şekilde rahatsızdı. Her gün hanımı tarafından insülin iğnesi oluyordu. Şeker hastasıydı ve kısmî felç geçirmişti. Buna rağmen namazlarını aksatmadan kılıyordu. Tam bir İstanbul beyefendisiydi. Hanımefendileriyle beraber, hayranlık duyulacak örnek insanlardı. Asıl şaşkınlıktan dilimin tutulduğu tesadüfü anlatmalıyım... Gittiğim günlerden birinde diyordu ki evin büyüğü sevgili dede: "Bu evde de gazete okuyamıyorum canım!.." Ben şaşkınlıkla sordum: -Hocam merakımı hoş görün, siz gazete okumuyor musunuz? Soruma gülümseyerek cevap verdi: "Okumaz olur muyum kızım. Hepsini okurum ama benim gazetem Türkiye'dir." Sevincimden çığlık atacaktım neredeyse. Onlara neden bu kadar sevgi duymuştum şimdi daha iyi anlıyorum... Yıllar sonra evin efendisi profesörlüğe yükselmişti. Kendisine tebrik hediyesi olarak götürdüğüm kitapla birlikte artık o camekanlı kitaplıkta Seadet-i Ebediyye de vardı... Necla Koç-Ankara > Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00