"Derken o turkuaz elbiseyi kimde görüyorum biliyor musunuz? Yurtta çalışan bir hademenin oğlunda!.."
Hayırsever o insanın anlaştığı mağazada yirmi yetimhane çocuğu, minik elbiseler arasında kendimize hangi takımı beğeneceğimizi bilemeden bir o elbiseye bir öteki elbiseye koşuşturuyorduk... Benim turkuaz mavisine benzeyen beğendiğim takım elbise, gerçekten çok ama çok güzeldi.
Bana göre göz kamaştıran bir takım elbiseydi... Bakmalara kıyamıyordum. İçim içime sağmadı sevinçten...
Çok sürmedi elbise beğenme işi. Herkes giyeceği elbiseyi beğendi. Herkesin üzerinde prova yapıldı. Paketler öğretmenler tarafından alındı ve servis arabasına binerek yurda döndük...
O gün Arife günüydü... Ertesi gün bayram... O kadar mutluyum ki uyuyamıyorum... Bayram sabahı elbiselerimizin dağıtılacağı yere seğirttik. Herkesin elbiseleri dağıtılmaya başlandı. İsmi okunan çocuk gidiyor elbisesini alıyordu. Herkes birer birer aldı... Ama benim ismim bir türlü okunmuyordu. Sabırsızlıkla benim elbisemi bekliyorum... İsimler okundu bitti. Herkesin elbisesi verildi. Ama benim elbisem bir türlü çıkmıyordu... Paketler açıldı... Açıldı... Açıldı... Geriye hiç paket kalmadı... İyi de dün benim özene bezene aldığım, bakmalara kıyamadığım o turkuaz mavisi takım elbisem nerede? Yok!
Cevap alamıyorum kimseden. Zaten kimsenin de umurunda değil. Nihayetinde bir hayırsever yardım etmiş, onlar da dağıtılmış. Okul idaresinin gözünde durum bu kadar sıradan fakat benim için hayatımın en mutlu gününde yaşadığım çok büyük bir hayal kırıklığı... Gözlerim dolu soruyorum herkese... Kime sorarsam sorayım aldığım cevap sıradan ve ilgisizce: "Bilemiyorum..." "Kaybolmuştur?" "Ben nerden bileyim..."
Herkes seçtiği elbiseyi giydi... Bir benim elbisem yok... Ama nasıl üzülüyorum. Siz olsanız üzülmez misiniz?
Ve paramparça olmuş kalple boynumu büküp depoya gönderiliyorum... Bana depodan yine her zamanki gibi yıkanmış eski elbiselerden bir elbiseyi çıkartıp veriyorlar. Herkes yeni elbiseleriyle, ben eski elbiseyle bayrama giriyorum...
Derken o turkuaz elbiseyi kimde görüyorum biliyor musunuz? Bayram günü, bizim yurtta çalışan bir hademenin oğlunda. O çocuk büyüyene kadar onu hiç sevmedim. "Bu elbise benimdi" diye babasına söylediğimde ise aldığım cevap küstahça idi: "Benzer bir elbisedir. Nereden biliyorsun senin olduğunu?!."
Kimi kime şikâyet edecektim? Kim benim paramparça olmuş kalbimi teselli edecekti? Ve o mavi takım elbiseyi hep özledim...
D. Ş.-İstanbul