Sizinle Arabistan'da tanıştım

A -
A +
"Çalışacağımız yere Taif'e vardık. Orada bizden önce giden arkadaşlarla tanışıp konuştuk. Biraz rahatladım..."

1996... Askerden yeni gelmişim. Bir kafeteryada çalışıyorum. Bir gün babam dedi ki:
-Ali seni Arabistan'a yolluyorum.
-Ne Arabistan'ı baba? Hacca mı yollayacaysun?
-Çalışmaya yollayacağım.
Çok şaşırdım... Nasıl şaşırmayayım? O zamana kadar Arabistan'a sadece hacca gidildiğini sanıyordum. Arabistan deyince bizim aklımıza bir Kâbe gelirdi bir de hacca gitmek... Dolayısıyla çalışmak için ya da turizm için vb. gidildiğini ne bileyim!
Haber gelene kadar babam benimle dalga geçiyor sandım. İstanbul'un sevilen sayılan babamın da yakın arkadaşı olan Trabzonlu bir iş adamının Suudi Arabistan'daki firmasında çalışacakmışım. İstanbul'dan rahmetli Harun Amcam işi organize etmiş, haber gönderdi:
"Git Trabzon'a pasaportunu çıkart. Bir ay sonra gideceksin!.."
Eşe dosta "Arabistan'a gidiyorum" dedikçe herkes gülüyor şaka sanıyorlardı.
Bazı aksilikler yaşansa da bir ay içinde pasaportu çıkartıp 20-25 kişilik bir kafile ile gittik Arabistan'a. Oralar sıcak ülkeydi hayalimde. Havaalanına indiğimizde ortalık serindi. Oh iyiymiş dedim içimden ama dışarı çıkıp minibüse bindiğimizde sanki ateş gibiydi Arabistan. Korkmaya başladım. "Burada yaşanmaz" dedim. Hele lokantaya gidip de yeşil yeşil yemeklerini görünce iyice soğudum.
Bu soğuk duygularla çalışacağımız yere, Taif'e vardık. Orada bizden önce giden arkadaşlarla tanışıp konuştuk. Mehmet, Abdullah, Metin gibi tanıdığım birkaç arkadaş görünce içim biraz rahatladı. "İnşallah alışırım" dedim ama bir türlü alışamadım. Türkiye ile çok farklı bir dünya idi. Sıkıntılar hasretlikler ağır bastı. İki ay geçmek bilmedi. Babama mektup yazdım:
"Baba burada durulmuyor, geliyorum."
Babamın cevabı az ve öz oldu:
"Çok bile kaldın. Ben daha önce bekliyordum."
Bu laf beni çok etkiledi. Orada tam iki sene hem de izne gelmeden çalıştım. İzne gelip bir ay sonra döndüm. Taif'te bir ay daha kalıp sonra Cidde'de çalışmaya başladım.
1999 yılında orada Türkiye gazetesiyle tanıştım. Oralarda gazete, iki üç gün sonra elimize geçiyordu. O yıllarda Mim Kemal Öke gibi Mustafa Necati Özfatura gibi kıymetli yazarlarımız, ağabeylerimiz vardı. Şimdi de onları aratmayan çok değerli yazarlarınız var. Severek okuyorum, ömrüm oldukça da inşallah okuyacağım.
             (Laz Bakkal) Ali Kaba-Edirne
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.