"Sol gözü kurtaralım, dediler"

A -
A +

Eşimin ağlaması kahretti beni. Evinin direği yıkılmış umutları sönmüştü. O dağ gibi Hilmi'si çökmüştü... -Paran var mı, diye sordu. Boynum bükük, sesim titrek: -Param yok, diyebildim. -Birinden 100 lira bulayım. Seni hastaneye götüreceğiz, dedi. Ankara'ya varınca ilk bu parayı gönder. Sabah 05.00. Kalktık. Giyindik. Düğüne gider gibi hastaneye gidip sıramızı aldık. Halim yoktu. Köşe bir yere varıp yattım. Uyumuşum. Hanım uyarttı. Sıramız gelmiş. Girdik Ürolojiye. İçeride Özbekistan'da aldığım tahlil sonuçlarını gösterdim. Bir bana bir tahlillere baktı. Hiçbir şey sormadan önümdeki kâğıtları işaretledi. -Gidin kan verin. Saat 14.00'te tahliller belli olur, dedi. Bir tuhaf olmuştum. Şimdiye kadar ne hastane, ne beyaz önlüklü doktor, ne hemşire ne de hasta bakıcı görmüştüm. Kendimi uzay üssünde zannediyordum... Tahlilleri verip dışarı çıktık. Ben yine ayakkabılarımı başımın altına koyup kestirdim. Şoför usulü yani... Gözüm açılmıyordu. Görmem de azalmıştı. Hanım tekrar sıra alıp beni göz doktoruna götürdü. Şeker gözü çürütmüş. Sol gözü kurtaralım dediler. Lazer yaptılar. Seansı ise 50 liraydı. Öğleye yemek yemezsek paramız yetiyordu. Lazeri yaptırdık. Lazer ışığı gözüme güm güm vuruyordu. Dayanamıyordum. Şükür bitince gene o ağacın dibine yattım. Gözüm hepten körleşmişti. Hanım iki simitle bir küçük su getirdi. Yedik, içtik. Saat 14.00'de doktor tahlilleri inceledi. Yüzüme baktı: -Şekerin, kolesterolün, böbrek değerlerin yüksek hemen bir dâhiliyeye görün. Dâhiliyede de raporlarım, tahlillerim incelendi. Dediler: -Adana'ya sevk edeceğiz. Adana'ya üç beş kuruşla gidilmez. Ne de olsa üniversite araştırma hastanesi. Paralı. SSK'lı çalışanlardan ciddi fark alınıyor. Canımız sıkkın eve geldik. Bir taraftan da işimi yapmalıydım. İşim TIR şoförlüğüydü. Araba kapının önünde duruyordu. Mersin'e gidilecek yük boşaltılacak Ankara'ya gidilecekti. Akşam hısım akraba "geçmiş olsun"a geldiler. Oturduk, dertleştik. Yattık. Sabah 05.00'te kalkıp yola koyuldum. Mesai başlamadan Mersin'e vardım. Yükümü boşaltıp Ankara'ya boş vardım. Garaja yazıhaneye gidip durumu anlattım. -Kirve sen eve git, dediler. Zaten şu an yük yok. Biz arabanı yükletip, seni çağırırız. Para verdiler, beni otogara bıraktılar. Aynı gün eve, Erzin'e geldim. Artık paramız vardı, gidebilirdik. Adana'da Nefroloji Polikliniği... Sabahın 09.00'u. Bir Doç. Hanım muayeneye aldı. Tahlilleri inceledi. Yeni tahliller istedi. Beni adam yerine koyup iyice muayene etti. Yüzüme bakıp dedi ki: -Seni yatırmamız lazım. Tam bir hafta incelediler ve kararı verdiler: -Diyaliz hastasısın. -Diyaliz mi? O da ne öyle? (Devamı yarın) Hilmi Yumuşaker-Erzin/Hatay Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.