Mektubu masamın üzerine koydum. Postacı Aykut'a dedim ki: -Bir çay söyle de içelim, sonra gidersin. Karşı köşede çaycı Ramazan vardı. O da postacı da beni severdi. Gideceğim için çok üzülüyorlardı. Aykut'la çay içerken mektubu açtım. Bana dinimi öğreten muhterem hocamdan, yani İstanbul'dan geliyordu. Mektubun ön sayfası Hulki Demiray Abi'ye yazılmış. Ön sayfasında buyuruyorlardı ki: "Balıkesir'de açacağınız kitabevinin ismi Birgivi olsun. Çünkü büyük âlim Birgivizâde oralıdır. Onun ismi konulsun. Bereketli olur. Dükkanın kirasını ve diğer masraflarını Dursunbey'deki Eczacı Ahmet Bey'den isteyiniz, o ödesin. Bu mektubu da okuduktan sonra ona gönderiniz. Söz dinleyen muvaffak olur..." Mektubun arka sayfası benimle ilgiliydi. "Sakın bulunduğunuz yerden başka yere ayrılmayınız. İnsanlarla iyi geçininiz. Kimseye kızmayınız. Kızmak iyi olmaz. İnsanlarla iyi geçinmek vaciptir. Bu sözlerimizi boş söz sanmayınız birisi âyet-i kerime diğeri hadis-i şeriftir. Söz dinleyen muvaffak olur." Mektubu yazıdan tanımıştım. Muhterem hocamın oğlu Abdülhakim abi kaleme almış, altına da hocam, kendi el yazısıyla Osmanlıca not düşmüşler. Mektubu herhalde ayakta okudum ki sonra bir sandalyeye yığılıp kaldım. Herhalde yüzümün rengi falan değişmiş olacak ki postacı Aykut: "Geçmiş olsun Ahmet Abi, kötü bir haber mi var? Rengin birdenbire değişti" diye sordu. -Yok Aykut, dedim. Ona biraz bahşiş verip gönderdim. Ne olacaktı şimdi? Bir, elimdeki mektuba bakıyordum bir de, yerde kolilenmiş ilaç kutularına... Doğru eve koştum. Evimle eczanenin arası elli metre kadardı. Anneme ve hanımıma Mübarek Hocamdan mektup geldiğini, Gediz'e gitme işimizin kaldığını, kolileri ve denkleri açıp tekrar yerleştirmelerini söyledim. Çok sevindiler tabii. Zaten gitmek istemiyorlardı. 1970 Şubat'ına girmiştik. Mektubun üzerinden bir hafta ya geçti veya geçmedi. Bir sabah işe geldim ki karşımdaki eczacı tasını tarağını toplayıp gitmiş. Eczane tamtakır ve bomboş. Adam da ortada yok. Gittim dükkânın sahibi S. Ö.'ye durumu sordum. Ahmet Abi, adam iki gün evvel kumarda büyük bir para kaybetmiş. O gün de ödenecek senetleri varmış. Ödeyemeyince ecza depoları gelmiş icracılarla beraber eczaneyi kaldırıp götürmüşler. Ben de eczanenin camına "kiralık dükkan" diye asıyorum. Zaten birkaç aylık kiramı da alamadım. Adam senin gideceğini duyunca bayağı sevinmişti. Dayanmaya uğraşıyordu. İyi ki gitmemişsin" dedi. (Devamı yarın) Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00