On senede yedi defa gördüm onu... Bir defa uzaktan... Dört defa karşılıklı... Bir defa da sarılarak... O mu? İzmir'in Basmane sokaklarında bir meczup... Basmane mi? Geçmişin mistik havasını hâlâ içinde saklayan bir semt. Nice garip gureba gibi bu meczuba da barınak olmuş... Peki benim ne işim var bu sokaklarda? Hani derler ya: "Yenilmedik aş olmaz başa gelmedik iş olmaz." Aynen öyle... Hiç ummadığım ve hiç beklemediğim bir zamanda hayatın sillesini yemişim. Hem maddi hem manevi perişanım. Halime mi üzülsem, kimi kime şikâyet etsem, bilmiyorum. Tek bildiğim var... İşimden olmuştum... Artık şu koskoca dünyada yapayalnızım. Kaldırımlara yük gibi hissediyorum bedenimi... O bedene o sokaklarda üç arkadaş eşlik ediyor... Daha önce kitaplarda okuduğumuz ama daha önce hiç tanışmadığımız üç arkadaş... İllet! Zillet! Kıllet! Her sabah namaza kalktığımda ayak ucumda... Sokakta benimle... Akşam, bir ekmekle dönememenin ezikliğiyle ailemden yüzümü saklamaya çalıştığım eve onlarla birlikte dönüyorum. Ve bir sabah... Abdest almak için girdiğim lavaboda aynaya bakıyorum. Gözlerim kan çanağı... Sabaha dek uykusuz ve okuduğum kitabın verdiği yorgunluk ile öğleye kadar kendime gelemedim. O gün yeni bir başlangıç olacak benim için... Karar verdim. Ağır hareketlerle gardıroba gittim. İşsizlik öncesi dönemden kalma özenle şık bir takım elbisenin üzerine uzun Kaşmir, lacivert renk şahane paltoyu geçirdim. Elbette, kravatımı da takmıştım. Sırmalı kaftanla nasıl ciğer de satılırsa ben de bu kıyafetle bu dinî eserleri satacağım. Basmane'ye gitmek için ilk gelen otobüse atladım. Ön sıralarda bir koltuğa oturdum. Ama otobüste herkes bana bir tuhaf bakıyor. Birkaç kişi ayakta ama kimse yanıma oturmuyor. Her durakta üç beş yeni yolcu biniyor. Her binen önce bana, şaşkın bir bakış atıyor. Ardından yüzlerini hızla çevirerek arkaya ilerliyordu. "Vay canına" diyorum "Ya bugün bu kıyafetlerle çok şık oldum ya da bende bir gariplik var? Yoksa bu insanlar niçin böyle tuhaf baksın ki bana?" Göz ucuyla kılık kıyafetimi tekrar kontrol ediyorum. Üzerim şıkır şıkır... Kucağımdaki kitaplara bakıyorum pırıl pırıl... Yüreğime dönüyorum kıpır kıpır... İyi de bu insanlar niçin bana tuhaf bakıyor? Derken kalabalık otobüste iki kişilik koltukta yanıma kimse oturmadığı için tek başıma ineceğim durağa kadar geliyorum. Durakta inerken birkaç çocuğun başıma bakıp gülüştüğünü fark ediyorum. Elimi başıma atmamla içimden "ahhh!" etmem bir oluyor... (Devamı yarın) > Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00