"Şu ka­dın­da­ki utan­maz­lı­ğa ba­kın he­le!"

A -
A +

-Bu sa­bah te­miz­lik sı­ra­sı sen­de. -Ni­ye? Has­ta­ne­nin te­miz­lik­çi­si yok mu? -Var ama he­pi­miz sı­ray­la ona yar­dım edi­yo­ruz. Po­le­mi­ğe gir­me­dim. Çün­kü be­be­ğim hâ­lâ ko­ma­day­dı. Ba­na, te­miz­lik sı­ra­sı­nın ben­de ol­du­ğu­nu söy­le­yen ka­dın­lar da be­nim gi­bi bi­rer re­fa­kat­çi an­ney­di. On­la­rın be­bek­le­ri de be­nim be­be­ğim gi­bi has­tay­dı. Bah­set­ti­ği­miz yer İs­tan­bul'un gö­be­ğin­de bir has­ta­ne­nin ço­cuk ser­vi­siy­di. Gün ağa­rır­ken te­miz­lik­çi ka­dın, bir iş ye­ri pat­ro­nu gi­bi ağ­zın­da sa­kız ger­dan kı­ra­rak gel­di. -Ha­ni ni­ye te­miz­lik baş­la­ma­dı? Sı­ra kim­de? Bir de öf­ke­li ki sor­ma­yın. Her­ke­sin gö­zü be­nim üze­ri­me çev­ril­di. On­la­ra gö­re sı­ra ben­dey­miş. Bu­nun üze­ri­ne te­miz­lik­çi ka­dın ba­na em­ret­ti: -Kalk, te­miz­li­ğe baş­la. Pas­pas­la yer­le­ri si­le­cek­sin. Son­ra şu­ra­da­ki bez­le cam­la­rı si­le­cek­sin. Bir si­nir­len­dim, an­la­ta­mam. Ço­cu­ğu­mun der­diy­le za­ten iki gün­dür uy­ku­su­zum. Aya­ğa kalk­tım. Göz­le­ri­mi göz­le­ri­ne ke­net­le­dim: -Ba­na bak ba­na! De­dim. Ni­ye se­nin işi­ni ben ya­pı­yo­rum? Sen bu yap­tı­ğın iş­ten pa­ra alı­yor­sun! Ben te­miz­lik ya­pın­ca ba­na pa­ran­dan da ve­re­cek mi­sin? Ka­dın hiç um­ma­dı­ğı bu ce­vap kar­şı­sın­da şo­ke ol­muş, don­muş kal­mış­tı. -Ben bu­ra­ya ço­cu­ğu­ma re­fa­kat­çi gel­dim. Se­nin işi­ni gör­me­ye de­ğil. Ta­mam mı? Ben­den böy­le bir ce­vap bek­le­mi­yor­du. Hiç se­si çık­ma­dı. Bir an ne ya­pa­ca­ğı­nı bi­le­me­di. Ba­na ikin­ci bir emir gi­ri­şi­mi­ne de ce­sa­ret ede­me­di. Çün­kü ben za­ten çok öf­ke­len­miş­tim. Bi­raz da­ha ile­ri git­se onu or­da saç baş yer­ler­de sü­rük­le­ye­bi­lir­dim. O da ben­de­ki ka­rar­lı­lı­ğı an­la­mış ola­cak ki ile­ri gi­de­me­di. Fa­kat en­te­re­san bir şey ol­du. Bu ko­nuş­ma­mı ora­da­ki di­ğer an­ne­ler de şaş­kın­lık­la iz­le­di. Kim­se ba­na "hak­lı­sın!" de­me­di. Kim­se be­nim bu ter­bi­ye­siz­li­ğe kar­şı çı­kı­şı­ma ar­ka çık­ma ce­sa­re­ti­ni gös­te­re­me­di. Be­nim kim­se­nin ce­sa­re­ti­ne ih­ti­ya­cım yok. Ben on­la­rın bu fır­sat­tan ya­rar­lan­ma­sı­nı bek­le­dim. Ama ol­ma­yın­ca ol­mu­yor iş­te... Ne acı ki, ne o utan­maz ka­dın, ça­re­siz an­ne­le­ri is­tis­mar et­me hu­yun­dan vaz­geç­ti. Ne de ora­da­ki an­ne­ler be­nim bu had­di­ni bil­di­ri­şi­me ba­kıp ce­sa­ret­len­di. Bir iki ka­dın da­ha böy­le ha­yır de­sey­di. O ter­bi­ye­siz ka­dın ken­di işi­ni has­ta ya­kın­la­rı­na yap­tı­rıp da ken­di­si kim bi­lir kim­ler­le fink at­ma­ya git­mez­di. Dev­let­ten pa­ra alı­yor­du. Ama gö­re­vi­ni, ora­ya gel­miş has­ta re­fa­kat­çi­si an­ne­le­re yap­tı­rı­yor­du. O ka­dın­lar da psi­ko­lo­jik ola­rak bil­me­dik­le­ri bir me­kân­da, ço­cuk­la­rı­nın ha­tı­rı­na, be­yaz ön­lük­lü ki­mi gör­se­ler bo­yun bü­küp ne is­te­nir­se "pe­ki" di­yor­lar­dı. İş­te o vic­dan­sız te­miz­lik­çi ka­dın da, an­ne­le­rin bu çe­kin­gen­li­ği­ni fır­sat bi­lip, on­ca acı­la­rı­nın ara­sın­da on­la­ra bir de ken­di işi­ni yap­tır­mak­tan zer­re vic­dan aza­bı duy­mu­yor­du. -Pe­ki, bu­nu has­ta­ne yet­ki­li­le­ri gö­rüp mü­da­ha­le et­mi­yor muy­du? Ede­mez­di. Çün­kü te­miz­lik­ler za­ten sa­ba­hın er­ken sa­at­le­rin­de ya­pı­lı­yor­du. Bir de kur­naz ka­dın, te­miz­lik yap­tı­ra­ca­ğı sı­ra­da­ki an­ne­ye te­miz­lik­çi ön­lü­ğü giy­di­ri­yor­du. Te­miz­lik ya­pa­nın, has­ta re­fa­kat­çi­si an­ne ol­du­ğu­nu kim­se an­la­mı­yor­du bi­le. Çok en­te­re­san­dır. O te­miz­lik­çi ka­dın bu de­fa baş­ka bir ka­dı­na te­miz­lik yap­tır­dı. Ve sis­te­mi­ni ben ha­riç yi­ne de­vam et­tir­di. Pe­ki, ba­na kar­şı bir ta­vır al­dı mı? Ak­si­ne has­ta­ne­den çı­ka­na ka­dar her gel­di­ğin­de ha­li­mi ha­tı­rı­mı sor­du. Be­nim­le iyi ge­çin­di. Çün­kü ge­rek­ti­ğin­de ona ne ya­pa­bi­le­ce­ği­mi gör­müş­tü. El­bet­te ge­rek­ti­ğin­de Baş­he­ki­me ka­dar çı­ka­bi­lir, or­ta­lı­ğı aya­ğa kal­dı­ra­bi­lir­dim. Ya ko­ğu­şu­muz­da­ki di­ğer an­ne­ler? On­lar yi­ne bo­yun­la­rı­nı bü­küp sı­ra ken­di­le­ri­ne gel­di­ğin­de, te­miz­lik­çi­nin adı­na te­miz­lik yap­ma­ya de­vam et­ti­ler. O te­miz­lik­çi­nin, ço­cu­ğu ölüm­le pen­çe­le­şen an­ne­le­re da­hi ken­di gö­re­vi olan te­miz­li­ği yap­tı­ra­cak ka­dar vic­dan­sız­lı­ğı­nı; bir de en hak­lı ola­bi­le­cek­le­ri ko­nu­da bi­le ken­di­le­ri­ni sa­vu­na­ma­ya­cak aciz­lik için­de­ki an­ne­le­rin dra­mı be­ni çok et­ki­le­di... Ara­dan yıl­lar geç­ti­ği hal­de, ne o has­ta­ne­yi ne de o te­miz­lik­çi ka­dı­nın utan­maz­lı­ğı­nı unu­ta­bi­li­yo­rum. Amir­ler uyu­yun­ca, me­mur­lar böy­le uya­nık olu­yor iş­te!.. H.T- Ka­dı­köy-İs­tan­bul

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.