"Şunu al, 15 gün sonra gel!.."

A -
A +

O gün cebimde iki liram vardı sadece... Akşama evime götüreceğim ekmeği alabilmek için dahi bir liram noksandı. İşsizdim. İş için bir çözüm bulmalıydım. Ama nasıl? Çalıştığım iş yerine uğradım. İş arkadaşlarıyla karşılaştığımızda birbirimize soruyorduk: -Nasılsın iyi misin? -İyiyim sağol... Oysa birbirimize rol kesiyorduk... Ben iyi değildim işte... Birbirimize gerçek hâlimizi söyleyemiyorduk. Nitekim o arkadaş o gün arabasını yeni değiştirdiğini ve bir hayli masraflı olduğunu söylüyordu... Yaptığı masraf 40 bin lira kadardı... O arkadaş kırk bin lira masraf için pazarlık etse 39 bin liraya da yapabilirdi o işi. O bin lirayla benim bir aylık sıkıntıma çözüm sunabilirdi arkadaşım. Ama bu realitede mümkün müydü? Hayır... Peki ben işsiz değilken, bunları düşünüyor muydum? Hayır... Ben de düşünmüyordum... Bu duygular içindeyken bir arkadaşa rastladım. "Merhaba dostum" diye hitap ediyordu... Dedim ki: -Dostun var mı hiç? -Ne demek şimdi bu? -Dost nedir biliyor muyuz? Günümüzde insanlar birbirine bu sözü nezaket olarak kullanıyor. Ama o sizin arzu ettiğiniz manada dost artık lügatlerde, sözlüklerde kaldı... Cevap verdi: -Hayır... Günümüzde de çok güzel dostluklar var... Bak dinle beni... Sana bir hatıra anlatayım. Bana da bir arkadaş anlattı... Bizzat kendi başından geçmiş... Bu arkadaş da benim gibi işsiz kalmış... Bir gün beş gün derken, yiyecek ekmeğe muhtaç hâle gelmiş... Kime sorsa iş yok... Kime gitse "karz-ı hasen" yok... Yani artık borç alıp vererek yardımlaşma tarih olmuş... Üstelik elinde mesleği olan biri... İşte bu durumda iken bu arkadaş, dost bildiği bir arkadaşının mağazasına gitmeye niyetlenmiş. Lakin gidiş için otobüs parası var. Dönüş için yok... Ya dostu yerinde değilse? Karnı aç bir yandan... Evde ekmek yok bir yandan... "Yâ nasip" diyerek çıkmış yola... Bulmuş arkadaşını mağazada... Ama hâlini nasıl anlatsa... Düne kadar karşılıklı sohbet ettikleri insan ile arasında ekonomik yönden şimdi uçurum var... Tabii arkadaşı anlamış durumu... Hiç oralı olmadan, yine sarmaş dolaş kucaklamış... "Tam da öğle yemeğine denk geldin" diyerek bir güzel yemek söylemiş. -Nasılsın iyi misin, demeyeceğim dostum... Benden bir isteğin var mı, demiş... -Çok mağdurum dostum... Ve işsizim... Çekmiş çekmeceyi... Kasadan 500 lira çıkarıp vermiş: -Dostum şimdi bunu al ve git... On beş gün sonra gel... Bekliyorum... Bir tuhaf olmuş bizimki... Çok da sevinmiş... Almış parayı dönmüş eve... Acil ne gerekiyorsa almış, biraz rahatlamış... Ama para bir haftada bitmiş... Bizimki ertesi hafta çaresiz, yine gitmiş arkadaşın kapısına... Arkadaşı şaşırmamış... Açmış kasayı, bir 500 lira daha uzatmış... Yine tembih: -Bunu al, 15 gün sonra gel... Bu işte bir tuhaflık olduğunu anlayan bizimki bu kez sabırla 15. günü beklemiş... Ama bu arada aldığı bu iki yardım onu biraz rahatlatmış... 15 gün sonra varmış arkadaşının yanına... Demiş ki dostu: -Hah şimdi iyisin... Haydi gidiyoruz... -Nereye? -Sana iş bulmaya... -Peki niye 15 gün sonra? -Sen buraya geldiğinde o kadar bitiktin ki... Kendini ifade etmekten bile acizdin. Öz güvenini kaybetmiştin. O halde iş isteyemezdik. Biraz rahatlaman lazımdı... Şimdi sen bile kendini takdim edebilirsin artık... Bugün o arkadaş, gerçekten ülke ekonomisine katkıda bulabilecek bir iş yeri sahibi... Bunları dinlediğimde kendi kendime tekrar sordum: "Acaba birbirimizin gerçek hâlini hatırını sorabiliyor muyuz? Arkadaşlarımızın lisan-ı hâllerinden çok lisan-ı kâllerine dikkat edebiliyor muyuz?" M.I.-İstanbul > Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.