Acil servise yarım saatliğine sevk ettirdiğimiz hastayı, akşam olmasına rağmen eski koğuşuna göndermiyorlardı. Klinik şefi doktor hanıma durumu anlatmaya çalıştım. Hastanın yanına geldi. Muayene edip asistanlardan bilgi aldı. Tahmin ettiğim gibi otoriter bir sesle cevap verdi: -Beyefendi hasta burada kalacak. -Aman doktor hanım... -Beyefendi bakın zaten hasta ile konuşabiliyoruz. Dolayısıyla siz söz sahibi olamazsınız. Lütfen müsaade eder misiniz? Sedyedeki hasta komşumla göz göze geldik. O da çaresizdi. Klinik şefi hastanın odaya yatırılmasını bile istemişti. O esnada beklenmedik bir şey oldu. Hasta komşum kapı aralığından bir şahısla göz göze geldi. Adam "vaay!" demiş hemen yanına gelmişti. "Geçmiş olsun bu ne hal yaa" falan dedi. Meğer yedi yıldır görüşemeyen çok eski ahbap imişler. O da hastanede biyokimyada çalışıyormuş. O arkadaş "Artık benimsin" der gibi başını okşadı. Odadan çıktı. Bizi bekleyen sürprizden haberimiz yok. Hastayı yeni odasına yatırdık. Hasta komşumun ağabeyi de biz gelmeyince araya araya bizi bulmuş. Saat 22:00 sularına gelmişti. Bir baktık ki, komşumun o arkadaşı yanında bir doktor ile geldi. Meğer hastanede görevli bir doçente telefonla ricada bulunmuş doçent kalkmış gelmişti. Hastayı görür görmez telaşlandı: "Bu nasıl ihmal böyle!? Derhal ameliyata alınması lazım. Derhal!.." Bir tuhaf olduk. Zaten artık şaşkındık. Telefon ettik hastanın yakınları da geldi. Herkes şoktaydı. Pankreas kanseri hasta, lavman için geldiği acilden şimdi apar topar ameliyata gidiyordu. Hasta çaresiz, yakınları çaresiz, biz çaresiz... O acilde yedi yıl sonra karşılaştığı arkadaşı ise başucunda. Ağzımızı bıçak açmadan koridorda bekleştik. Derken gece yarısı hasta ameliyattan çıktı. Biz de doçentin yanına damladık. Doçentin anlattıklarına inanamıyorduk: -Pankreası falan tertemiz. Bu yaşıma geldim, karın zarında bu kadar iltihaba rastlamadım. Sabaha çıkmayabilirdi? Şimdi ciddi bir tedavi gerek. Şaşkınca bir sevinç yaşıyorduk. Pankreas kanseri değil miydi? Meğer karın zarı iltihabı batnı kaplamış röntgende teşhis yanılmasına sebep olmuştu. İltihap ise bütün bulguları olumsuz çıkartıyordu. Nasıl sevindik. Birbirimize sarılıp sevinçten nasıl ağlaştık. İyi ki o pazar hastayı acile getirmiştik. İyi ki acilden bizi göndermemişlerdi. Ve o arkadaş ile orada rastlaşmak... Hepsi Rabbimin bir lütfuydu. Eğer bunlar yaşanmasaydı hastaya önceki koğuşunda bir şey olsaydı kanserden zannedecektik. Komşum, bir ayı yoğun bakım olmak üzere üç ay hastanede kaldı. Öte yandan iki servis böyle bir teşhis yanılsamasını tıbbi literatüre araştırma konusu yapmıştı. Ama bizim için önemli olan hastamızın şimdi çoluk çocuğuyla hayatta ve işinde gücünde olmasıydı. > Emin Ceylan-İstanbul Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00