Yemen çölleri ki açlık ve susuzluğu dillere destan... Türkülere konu olmuş, "Giden gelmiyor acep nedendir?.." Açlıktan at fışkılarındaki yani dışkılarındaki arpa tanelerini yiyecek kadar açlıktan kıvranan askerler. Bu çileli savaş yıllarını yaşamış Hurşit dedem. Dedemin hayatı bizim oralarda "Urşit Aga şöyle dedi, Urşit Aga böyle yaptı" diye Nasrettin Hoca gibi anlatılır dururdu. Yalnız bizim Nasrettin biraz daha pervasızmış... Hurşit dedem, tahminen 1900'lü yılların başında doğmuş olmalı. Bugün Bulgaristan sınırları içinde kalan Kırcaali'nin Himmet Köyü'nden... Babası Şaban Ağa, köyün eşrafından... Malcılıkla uğraşıyorlarmış. Keçi sürüleri dağları, taşları kaplıyormuş. 1990'da dedemin köyünü gördüm. Burada keçi yetiştirmekten başka işi yapmak gerçekten çok zordu... Şaban Ağa, kendisi okuyamamış... Nasıl okusun, 1877 Osmanlı-Rus Harbi insanda hal mi bırakır? Kırcaali'de yaşanan bitmek bilmeyen savaş şartlarında hangi çocuk mektebe gidebilir ki? Kırcaali ve yöresi, 93 Harbi diye bilinen bu savaşta, Ruslara karşı iyi bir sivil direniş göstermiş. Bu bölgeye onları sokmamışlar. Binlerce insanın Rus kılıcı altında can vermesine engel olmuşlar. İşte Şaban Ağa da bu direnişçilerden biri... 1886 'da Kırcaali ve köyleri tekrar Osmanlı'ya bağlanınca direniş bitmiş ama onun da tahsil yani eğitim yapacak yaşı gitmiş. Ne var ki okumak Şaban Ağa'nın içinde bir ukde olarak kalmış. Ne yapsın, en küçük oğlu Hurşit'i, yani Hurşit dedemi okutmak için çok gayret etmiş. Hatta "Hurşit ismini, okuyup da güneş gibi gönülleri aydınlatsın diye ona vermiş. Biliyorsunuz Hurşit, Güneş demektir. Daha dillenir dillenmez kendisi bir şeyler öğretmeye gayret etmiş. 5-6 yaşına gelince de köyün hocasına göndermiş. Lakin dedemin daha bu yaşlarda gözü kırda bayırdaymış. Okumaya karşı en ufak bir merakı yokmuş. Eh işte ite kaka dokuz-on yaşlarına kadar hocaya devam etmiş. Etmiş ama tembelliğiyle hocayı da iyice bezdirmiş. Dedemin bir arkadaşı varmış, sessiz sakin ve çalışkan... Dedem ile tam zıt karakterde... Buna rağmen ikisi de arkadaş işte... Dedem dokuz yaşlarında... Yine bir gün hocanın sabrının son haddine gelindiği bir gün... Dedem yine haylaz... Dersini çalışmadan gelmiş. Arkadaşı ise bülbül gibi şakıyor... Hocanın canına tak edince demiş ki dedemin arkadaşına: -Ha kızan, tüküresin be şu haylazın yüzüne! Tüküresin ki belki bundan utanır da dersine çalışır. Arkadaşı utanır tabii, tüküremez... Hoca ise dedeme öfkeli, üsteler... Devamı yarın > Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00