Türkiye Çocuk'lu yıllarım...

A -
A +

Türkiye Çocuk dergisini ilk defa komşu çocuğunda görmüştüm. Tam 21 sene olmuş... O'na her hafta gelen Türkiye Çocuk'u ben de okuyordum. Komşu çocuğu köyden şehir merkezine taşınınca artık dergiyi okuyamaz oldum. Bir gün evde "Türkiye Çocuk isterim" diye tutturdum. "Sana gofret alalım, çikolata alalım" dedilerse de bu isteğimden vazgeçiremediler. O gün bizde misafir olan hala oğlu Erol Toklu bu halime dayanamamış. Her hafta parasını verip bir Türkiye Çocuk getirmeye başlamıştı. İlkokulu bitirince ailem okumam için İstanbul'a gönderdi. Yatılı okuduğum İstanbul'da ailemden uzak, çok zor günler geçirdim. Üzüntümü sadece Türkiye Çocuk dindirebiliyordu. Dergimi haftanın yedi günü (yeni dergi çıkana kadar) tekrar tekrar okuyordum. Okurken âdetâ dünya ile ilişiğim kesiliyor, bambaşka bir âleme dalıyordum. Benim, dergiyi okuduğum dönemde Yazı işleri müdürü Şaban Çibir beyefendi idi. Her hafta dergide ilk okuduğum köşe onun "Merhaba" köşesiydi. Bu kurumda beynime kazınan ilk isim de "Şaban Çibir" ismidir. Ortaokulda okurken derginin Cağaloğlu'ndaki binasına ziyarete gitmiştim. Üç defa gitmeme rağmen kendisiyle görüşemedim. Dedim ki: "Devamlı çocuklar için koşturan birinin, yerinde olmaması normaldir..." Günler ayları, aylar yılları kovaladı ve geldik 32 yaşına. Şu anda bu kurumdan muhterem bir beyefendinin kızıyla evliyim. Holding bünyesinde çalıştım. Değerli birçok insanla tanışma bahtiyarlığına eriştim. Eşim zaman zaman der ki: -Sen, bu kuruma sonradan katılmana rağmen sanki doğuştan bu kurumda çalışmış kadar eskisin. Aslında doğru söylüyordu. Çünkü ben çocukluğumda bu kurumda olmasam da 10 yaşımdan beri bu kurumun yayınladığı haftalık Türkiye Çocuk Dergisi'ni okuya okuya büyümüştüm. Çocukken bana Türkiye Çocuk'u bedava getiren hala oğlum, dinine çok bağlı ve çevresinde örnek gösterilen biriydi. Bu konuda başka örnek isimler de verebilirim ama demek istediğim şu: "Türkiye Çocuk" okuyanlar muhakkak ondan güzel bir şeyler almışlardır. Türkiye Çocuk dergisi sadece çocuklara hitap etmiyordu ki. Onu gençler de okuyordu, yaşlılar da okuyordu. İnanın şu anda yaşı 80'e merdiven dayamış olup da derginin çıktığı o günleri kastederek "Cumartesiyi iple çekerdim" diyen ismi tanıyorum. Haftalık dergimizin "Kurdoğlu, Hızır Bey, Korkut Bey, Bizim Can, Bizim Sınıf, Biyonik Zühtü, Çelik El, Keloğlan" ve daha niceleri bir Milli Kültür klasiği olarak hâlâ hatıramızdadır. Rahim Er Ağabeyimizin yazısında değindiği: "Türkiye Çocuk haftalık çıkmalı" tezine yürekten katılıyorum. Şimdiki dergimizin kalitesi gerçekten tartışılmaz. Ama biz yeni sayıyı okuyabilmek için bir haftayı zor bekliyorduk. Onlar yeni sayıyı okuyabilmek için tam "bir ay" bekliyorlar. > Selim Akça-İstanbul

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.