Başımdan geçen inanılmaz bir hatıramı anlatmaya bugün de devam ediyorum...
Kulak Burun Boğaz doktorunun odasında gördüğüm sadece, doktorumun ve yeğenimin benizleri atmış ve heyecanlı yüz ifadeleriydi.
“Sizi bu vaziyette asla bırakamayız hemen acilen yatış yapmanız gerekiyor” demez mi? Tabii merakımı gözlerimden okuyan doktorum çok özetle “kılçık boğazda ilerlerken yutak borusuna gitmiş ama nefes borusunun kapağını çizerek gitmiş ve orası da iltihap yapıp şişmeye başlamış.
Ve bu şişme de hızlı olduğundan nefes yolunu kapatması da ân meselesiydi...”
“Yâni?” Yânisi de şu oluyor, hayatla ölüm arası bir ân meselesi. Hiç de uzak değil bize. Elhamdülillah sayılı olan nefesimiz henüz tamam değilmiş, rızkımız henüz bitmemiş, verilen sadakamız varmış çok şükür… E tabii bir de bu hadise çevremizde duyulup da gelen hayır duaların da bereketi ile.
Neyse bizi yatırdılar hemen! Âdeta bir seferberlik başladı odamızda. Doktorumuz mesai bitip gidince akşam nöbetçi genç bir doktor geldi. Bizim dosyamıza bakınca maşallah siz ne kadar şanslıymışsınız hastaneye yetişebilmişsiniz, bu nadir bir durum. Biz bu durumdaki hastaların hikâyesini kitaplarda okuyorduk. Ama çoğu dikkate almıyor ‘geçer’ deyip tehir ediyorlar. Sonra da zora düşünce hastaneye yetişmek istiyorlar ama nafile. Bize geldiklerinde maalesef iş işten geçmiş oluyor. Size hem geçmiş olsun hem de vakitli muayeneye gelmişsiniz” diyerek bizi teselli etti çok sağ olsun.
Hakikaten bu hastanede kendimi, -sankisi bile fazla- kendi evimde gibi hissettiğimden gönlüm ferah. Doktorlara da güvenim tam. Başhekim Dr. Faruk Beyden tutun tüm doktorlar ve personel hepsi çok kibar nahif ve güler yüzlü… Hijyen ve temizlik müthiş... Tarihî atmosferi ile o güzelim güllerin yetiştiği bahçesi hakikaten insanı mest ediyor. Velhâsıl verilen yüksek moral ve yoğun bir tedavinin ardından, hep damar yolu ile beslenme ve ilaçlar ile bizim üç günü hastanede dört günü evde iğne ve hap tedavimiz devam etti.
Hastanede odada bir ara boğazımda çok kuruluk hissederek “bari bir damla ile ıslansın” diye ağzıma su aldım. Ama ne mümkün, o bir damla suyu yutamadım. İşte insan bu... Acziyet…
Her an Rabbimize muhtacız. Hadi bir nefesi al-ver, bakalım alıp verebiliyor musun? Dünya senin olsa ne fayda! DEVAMI YARIN