"Onu çağırmamın sebebi akademisyenliği değil dünyada tekerlekli sandalyede en iyi basketbol antrenör hocalarından biri olmasıydı."
Dr. Hans Joschim Trawinski... Bu ismi 1997 senedinde İstanbul'a davet ettim. Kim miydi bu isim? 42 yaşında, Almanya Oldenburg Üniversitesi'nde kürsü sahibi bir akademisyendi. Ama onu çağırmamın sebebi akademisyenliği değil dünyada tekerlekli sandalyede en iyi basketbol antrenör hocalarından birisi olmasıydı.
O zaman bizim 12 takımımız vardı, şimdi 90 takımımız var. Trawinski, davetimi kırmayıp geldi ve hafta sonu maçlarını izledi. Kadroyla görüştü. Çocuklardaki heyecanı ve enerjik hali görünce çok keyif aldı, heyecanlandı ve dedi ki bana:
"Yavuz, Türkiye bundan sonra benim ikinci vatanım. Çünkü buradaki engelli sporcular öğrenmeye aç. Bizim Almanya'dakiler şımarmış. Ben para istemiyorum. Benim biletimi al, yemeğimi ver ben gelip burada antrenör yetiştireceğim."
Bu hoş teklif üzerine çok sevindik, kendisine teşekkür ederek başladık seminer yapmaya.
Dördüncü semineri yapıyoruz. Tarih 16 Ağustos 1999. Seminer Sakarya'da yapılıyor. O zaman Sakarya İl Müdürü de kulakları çınlasın şimdi Adana'nın müdürü olan Fazlı. Elmas Otel diye çok güzel dört yıldızlı yeni bir otel var. Otelde ben, benim şoför, iki tane as başkanım ki ikisi de tekerlekli sandalyede, bu Alman hoca Trawinski bir de 27 yaşında asistanı bir kızcağız... Otelde kalıyoruz...
O zamanlar Engelliler Spor Federasyonu Başkanıyım. Hakkâri'de de federasyon kupası yapacağız. Sene 1999. Ortalık karmakarışık. İstanbul'dan Ankara'dan İzmir'den takım götüreceğim. Orda iki günlük, üç günde bir turnuva yapacağım Cuma'dan Pazar'a. İnsanlar evinden çıksın görsün bu engelli insanları...
O zamanki spor yetkilisi oradan aradım, ismini söylemeyeyim:
-Efendim bu akşam Vali beyin yemeği var, ben buradayım. Yarın İstanbul'da bir gün Ankara'da Perşembe gün de de inşallah Hakkâri'ye gidiyoruz.
-Ben gelmiyorum, dedi.
-Efendim söz verdiniz.
-Bana sözümü hatırlatma ben bu devletin yetkilisiyim, dedi
Dedim ki: "valla ben de bu devletin yetkilisi sayılırım da aramızda bir fark var. Siz maaş alıyorsunuz yaptığınız iş için. Ben cebimden bir yığın para harcıyorum.
-Bitiririm senin başkanlığını, dedi. Devamı yarın.