Üç gün sonra taburcu olacaktı

Sesli Dinle
A -
A +

Hastane doktoru genel cerrah da para istiyormuş. O yıllarda “bıçak parası” deniliyordu...

 


Akrabamız İsmail ile Mahmut’un hatırasını anlatmaya bugün de devam ediyorum:

 

Neyse sabaha kadar Mahmut abiyle hastane bahçesinde oturduk. O ara İsmail ameliyattan çıktı. Doktoruyla görüştük. Ameliyatın başarılı geçtiğini söyledi, biraz rahatladık.

 

Mahmut abiye dedim: “Bak o kadar kendini harap etmeye gerek yoktu, ameliyat iyi geçmiş. İnşallah iyileşir.”

 

“Orhan doğru söylüyorsun ama ben yine de abime bir şey olacak diye çok korkuyorum.”

 

“Mahmut abi, Arapça bir söz var 'âmene kaderun, emînun kederun.' Yani 'kadere iman eden kederden emin olur' derler. Biz insanoğlu hep işin zahir tarafını görüyoruz amma takdirin ne olacağını Allah bilir. Hani derler ya, gün doğmadan neler doğar..."

 

Birkaç saat sonra İsmail’i normal servis odasına aldılar. Gidip gördüm. Durumu iyiydi. Mahmut abinin de sevinçten ağzı kulaklarına varıyordu, o kadar çok seviniyordu. Doktoruyla görüştük. Doktor, bir hafta sonra taburcu edeceğini söyledi. Ben de Mahmut abiyle vedalaşıp hastaneden ayrıldım.

 

Bir hafta sonra Mahmut abi yanıma geldi. Dedi ki:

 

“Orhan, devlet hastanesi çok yüksek bir fatura çıkarmış. Bunu ödeme gücümüz katiyen yok. Parayı ödemeden de abimi taburcu etmiyorlar, hastanede rehin kaldı!”

 

Gittim hastane yetkililerle görüştüm. Onlar da “Orhan Bey mevzuat böyle. Hasta parayı yatırmadan çıkarma imkânımız yok” dediler.

 

O yıllarda vatandaşın genel sağlık sigortası olmadığından hastanelerde bu tür çok rehin kalan oluyor hatta bir o kadar da çaresizlikten dolayı firar eden hastalar oluyordu.

 

Bunun dışında ameliyata giren devlet hastanesi doktoru genel cerrah da hatırı sayılır bir para istiyormuş. O yıllarda buna “bıçak parası” deniliyordu. Yaşı kırk ve üzeri olanlar bilirler… O yıllarda âdeta bu bıçak parası sanki meşru imiş gibi çoğu doktor alırdı.

 

Mahmut abiye sosyal dayanışmaya müracaat etmesini söyledim. O da işlemlere başladı. Bir iki gün içinde o işlemleri bitirdi. Bir imza kalmıştı. O da üç gün sonra atılacaktı. Böylece İsmail abiyi hastaneden çıkaracağını söyledi.

 

Ben de “tamam sen o bürokratik işlemleri bitir, tıkandığın yer varsa bana haber ver” dedim, “tamam” dedi mutlu bir şekilde ayrıldık.

 

Ertesi gün saat 10.00 sularında telefonum çaldı. Açtım… Baktım Mahmut abinin köylüsü Yörük Bayram… Telefonda bana diyordu ki:
“Orhan acele hastaneye gel! Mahmut hastalandı hastaneye zor getirdik!” DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.