Dört yanı çevrili duvarlar arasından ancak hayallerim çıkabiliyor dışarı. Ne çok isterdim hayallerimizi gerçekleştirmeyi... Ama artık ben bir mahkumum. Burası da bir hapishane... Burası filmlerde gösterilen cezaevi koğuşlarına hiç benzemiyor... Ne Kadırgalılar kol geziyor koridorlarda, ne Tatar Ramazan efsaneleri... Polat Alemdarlar sadece filmlerde var... Burası cezaevi aşkım... Allah düşmanımı düşürmesin dedikleri mekân... Herkesin herkese saygı duyduğu ama kimsenin kimseye yardım edemediği bir çile evi... Şu dışarıda attığın her bir özgür adım, içeride atacağımız bin voltaya değer... Ama elden gitmeyince anlaşılmıyor kıymeti... Bir hiç yüzünden hayatını karartanlarla dolu bizim koğuş... Bir öfkeye kurban edilen hayaller... Sana yüreğimi göndersem ne olur ki ellerini tutamadıktan sonra... O çiçekli tokaların süslediği sarı saçlarını koklayamadıktan sonra... Burada doğmayacakmış gibi geliyor yarına güneş... Geceler hiç bitmiyor. Ne saat ilerliyor, ne takvim düşüyor duvardan...Gözlerimi yumunca gözlerin geliyor gözlerimin önüne... Artık beni unutmalısın... Ben seni unutamasam da... Şimdi beni okuyacaksın bu satırlarda? Var git sen sonsuzluğa... Bu yol ızdırap... Bu yol çile dolu... İnan ki gönül koymam... Vazgeç... Bu güzelim dünyanın güzelim sembolleriyle var git, ömrün kadar sür devranını...Sevmek mi istiyorsun... Sevilmek mi? Aşk mı istiyorsun... Âşık olmak mı? Ne istiyorsan ol... Yeter ki gece yarılarına kadar ıssız pencere kenarlarında bekleme... Ama ben artık bir mahkumum... Sessiz ve kimsesiz... Anlıyorum seni... "Yaşayamam" diyorsun bensiz... Söyledim sana... Olmayacak her şeyi... Hâlâ mı varım diyorsun aşkım? Sen anlayamazsın anlamak istesen de her şeyi... Hayatı dizi filmlerdeki vurdulu kırdılı gibi kolay zannettim ah... Sokağa çıkarken yerine göre bir Polat Alemdar; bir Tatar Ramazan oldum... Yan bakana yan baktım, dik bakana çaktım... Ama sonunda en yakın arkadaşımın katili olup kendimi de yaktım... İsterdim ki liseli yıllarda okullarda bir günlük cezaevine girip çıkartılsın öğrenciler... Ders olarak, eğitim olarak... Dışarıdaki insanlar bilmiyor içeriyi... Daha da fenası, içerisi dışarıdan girilesi yerler gibi gösteriliyor... O kadar kolay o kadar sıradan... Oysa burada insan dünyadan sökülüp alınıyor aşkım... Bir daha dünyaya hasret kalırcasına... Şaka gibi geliyor önce ellerde kelepçe... Sonra üzerine kapanınca demir kapılar boğuluyorsun resmen... Oksijen alamıyorsun damarlarına... Önünde dolmak bilmeyen yılların karanlığını hissettiğinde... Bak etrafına... Kafanı kaldır da bir bak... Herkes ama herkes barut gibi... Gözünün üstünde kaşın var diyene kafa atacak gerginlikte... Bir de cezaevine düş de gör o insanları.. Hepsi süt dökmüş kedi gibi birbirine... Bunun ilmi yok aşkım... Burayı bilmiyor kimse... Hacısı da, hocası da... Âlimi de cahili de... Dinlisi de dinsizi de... Yaşlısı da genci de burayı buraya düşmeyen bilmez... "Aşkım!..", "Bi tanem!" Biliyorum benimle birlikte en çok ızdırabı sen çekeceksin... Ama vazgeç artık... Ben kendine bile hayrı olmayan bir mahkumum... Sen sevgilerin en güzeline layıksın... Biliyorum diyeceksin ki: "Kimi seveceksin böylesi iki yüzlü bir toplumda..." Bilmiyorum kim seni sevecek, bu kadar karşılıksız ve çıkarsız... Belki sevgine eş bir sevgi de bulamayabilirsin... "Sevgim kadar saf... Sevgim kadar temiz... Sevgim kadar yüce bir sevgi istiyorsun..." Ama artık beni beyhude bekliyorsun... Sana hayatında mutluluklar diliyorum. "Kader Mahkumu" - E Tipi Cezaevi/Sinop > Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00