Unutamadığım sözler ve gözler

A -
A +

Ortaokul sıralarındaydım... Bir gün sınıfa yaklaştığımda din dersi öğretmenimin haykırışını duydum: -Bırak beni, diyordu. Varmayacağım! Geleneklerimizle alay eden bir soysuzla evlenemem! Çocukluk işte... Ben de bilerek daldım içeri. Muallim Hanım beni görünce hemen toparlandı. O kadın ise suç işleyen mağrur bir cadı edasında suratını büzüştürmüş, bana bakıyordu. Son sözlerini diyemeden hışımla çekip gitti. Acaba öğretmenimi ben mi kurtarmıştım? Muallim Hanım gülümseyince anladım ki ben bir kahramanım... Ortaokuldan suretini unutamadığım iki hocamdan birisidir din dersi öğretmenim. Evet, hem evlenmedi o bilmediğimiz "soysuzla" Hem bir evlat gibi baktı sınıfa. Öğrettiği bir itikadî meseleyi hâlâ unutmam. Öldü mü, yaşıyor mu, bilmiyorum... Ama her zaman ona dua ediyorum. Başka bakışlar da etkilemiştir çocukluğumda beni... Ne tatları değişmiş ne küllenmiştir renkleri içimde... İlkin annemin bakışları mesela... Her evlada bakış gibi şefkat dolu... Ya babamın? İlk camiye 7 yaşında gittik babamla. Bir bayram namazına... Dünyanın süsüydü orada gördüklerim benim için. Babamın gözlerinde anlamaya çalışırdım hayatı. Yeter ki gözlerimiz değsin birbirine... İçime akardı tek kelime etmeden... Kulluğu anlatırdı babam bana masal yerine... Hazreti Yusuf'un kardeşleri tarafından kuyuya nasıl atıldığını... Can kulağıyla dinlerdik... Daha çocuktuk... Boyumuz da küçüktü... Hatırı sayılır adamdı babam. Korkardı da bazıları cesaretinden ve yiğitliğinden... Lakin bilmezlerdi ki yaz içinde kış gibiydi babam!.. Bir ben bilirdim... Çünkü içinde yaşardı pişmanlıklarını... Ve ben içindeydim... Öyle ki kadere razı, tevekkül eden o bakışlar, işte çocukluğumdan bugüne taşıdıklarım ve unutamadıklarımdır... Son olarak içimi yakanları ise... Soğuk Ankara ayazında bir ayrılık acısında duyduğum o hasret bakışlarıydı... Gece yanıma geldi... Yatağımın ucuna oturdu... Baktı... Baktı... Baktı... Ve bana sarılıp kokladı... Sonra gene baktı. Gözleri yaşla doldu. İçindeki o hüzün her yanımı sarıyordu buğulu gözlerinden gözlerimin içine doğru... Gene anlatmıştı içinde ne varsa söyleyeceklerini... Ve gitti usulca... Son sözü: "Allah'a ısmarladık" oldu. Şimdi, "ne var ki bunda?" diyeceksiniz... Demeyin ne olur... Çünkü ben "Allah'a ısmarladık" sözünü bu sebeple de severim... Hem mesele ana baba bakışı değil ki sadece... Hepsinin ötesinde... Belki de birçoğumuz farkına varıp da anlatamadığımız bir yerlerde. Şu "gönül" denilen şeyin tam da içinde... Ne iz bırakan bakışlar var bir bilseniz... Anlatmak zor yoksa... "Bakarken"-Ankara > Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.