Üşüttüğümü sanıyordum!..

A -
A +

Üniversiteyi kazandığım ilk seneydi. Ailemden ilk defa ayrı kalmıştım. Devlet yurdunda kalıyordum. Yurttaki yaşadığım sıkıntılar ayrı bir roman konusu... Babam aynı anda iki evlat okuttuğu için ona yük olmamaya çalışıyordum. Devletten aldığım öğrenim bursuyla idare ediyordum. Akşam yemeğini kimi zaman çubuk krakerlerle geçiştirdiğim oluyordu. O gün de yine kraker yiyerek sözde karnımı doyurmuştum. Dolabımdan bir şey almak için ayağa kalktığımda başımın döndüğünü hissettim. İşimi halledip hemen yatağıma geçtim. Saatler geçtikçe bende halsizlik ve yüksek ateş de başlamıştı. Önce üşüttüğümü düşündüm. Pek önemsemedim. Günler geçtikçe ben daha kötü olmuş, hiçbir şey yiyemez hale gelmiştim. Yemek istediğimde ise fazlasıyla kusuyordum. Dokuz gün boyunca hiçbir lokma yiyemeden durdum. Geceleri sabahlara kadar öksürüyordum. Okula dahi gidemez olmuştum. Doktora gidecek mecalim kalmamıştı. Arkadaşlarım ümitsizce benim iyileşeceğim günü bekliyordu. Hastalığımın dokuzuncu gününe yaklaşırken o gün odada yalnız kalmıştım. Arkadaşlar okula gitmiş ben ise yataktan ancak tuvalet ihtiyacını karşılayabilmek için zar zor kalkabiliyordum. Artık kendimden ümidi kesmiştim. Ecelimin yaklaştığını düşünüyordum... Yatağıma uzandım ve gözlerimi kapattım. Yarı baygın yarı uyanık haldeydim. Karşımda Abdülhakîm Arvasî Hazretleri duruyordu. Hayal desem değil, rüya desem değil. Kollarını sıvamış, ardında yoğun bir ışık huzmesi olan bir kapının açılmaması için bezlerle kapıyı alttan sıkıştırıyordu. O esnada odaya arkadaşım girdi. Gözlerimi açtım ve doğruldum. Arkadaşım odada işini halledip çıktıktan sonra yatağımda dakikalarca ağladım. Evet, ben ölmeyecektim. Bunu o büyük zat uykuyla uyanıklık arasında âdeta bana göstermişti. Akşam arkadaşlar geldiğinde içlerinde biri kantine inmişti. Benim durumumu kantindeki teyzeyle paylaşmış. Teyze de o sıralar kızamık salgınının olduğunu söylemiş. Arkadaşım odaya gelip bana söyledi ama ben ihtimal vermedim. Çünkü vücudumda kızamığa dair hiçbir belirti yoktu. Yine "bir ihtimal" diyerek anne babama kızamık olabileceğimi söyledim. İlk otobüsle yola çıktılar. Yolculuk 12 saat sürdüğünden ancak ertesi gün yanıma gelebildiler. Ben artık morarmıştım, ayakta zor duruyordum. Hemen yine ilk otobüsle memlekete gittik. Orada beni özel bir doktora muayene ettirdiler. Doktor hastaneye "acil yatış" verdi. Doktora giderken annemin bir arkadaşıyla karşılaştık. O teyze şaşkın, ağzı açık bana bakakalmıştı!.. Devamı yarın Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.