“Teşekkür ederek ayrıldım müsait bir yerde baktım ki cebimde iki bin dolar para...”
Yıllar önce, bir telgraf dağıtıcısı arkadaş anlatıyordu... Büyükşehirlerde görevli iken lüks oteldeki bir müşteriye telgraf gelmiş. Düzenleme sırasında telgraftaki metni de hâliyle okumuş. Metinde yazıyormuş ki:
“Baban vefat etti, acele gel!”
İyi haberler malum bizi de ilgilendiriyordu. Çünkü telgrafı alanlar âdet üzere getiren kişiye bahşiş veriyordu. Ama bu bir ölüm haberiydi, bahşiş beklemek olmazdı. Görevimiz gereği gittim, telgraf alıcısını buldum. Telgrafını teslim edip dönüşe geçtim. Daha birkaç adım atmadan arkamdan seslendi. Ben durup geri döndüğümde hızlı adımlarla geldi ve bahşiş olarak cebime biraz para sokuşturdu.
Mahcup bir şekilde teşekkür ederek oradan ayrıldım ve müsait bir yerde cebime baktım. Bir de ne göreyim; iki bin dolar para!.. Bu kadar büyük bir bahşişi ilk defa almış oluyordum.
Sonradan öğrendik ki bu kimse Orta Doğu’da bir Emîrliğin Prensi imiş... Babasının vefatını bekliyormuş ki yerine geçecek!..
Bu ibretlik anekdotu anlatan dağıtıcı “bu durum bende başka bir düşünceye kapı araladı. Demek ki ne olursa olsun bir konuda ön yargılı veya niyet okuyucu olmamak gerekiyormuş” dedi.
Bir de iyi niyetli gibi düşünülen ama ters tepki çeken başka durumlar var. Örnek olarak hasta ziyareti, taziyeye gitmek gibi durumlar...
Tamam bunlar dumanlı bir odanın penceresini açmak gibi güzel hasletlerdir ama bazen zamansız veya apansız olunca eskilerin söylemiyle aksülamele, günümüz söylemiyle tepkiye, sebep oluyor.
Gecenin saat ikisine üçüne kadar hasta başında oturmak, olmadık bir zamanda taziyede bulunmak vb. gibi.
Öyle olaylar işitiyoruz ki hasta yanında en acıklı olaylar anlatılıyor, kiminde şuuru yerinde aklı başında hastanın başında onun mezar yeri tartışması yapılıyordu. Hasta yanında “daha birkaç gün yaşar” diyebilen patavatsızlar bile çıkıyordu!..
Sevilen bir siyasetçinin ailesi ziyaretçi kabul etmiyor diye üzülmüştük de bunları işitince “kim bilir ne yaşadılar ki” diye anlayışla karşılamıştık...
Hasta ziyareti kısa olur, hatta genel anlamda “ziyaretin kısa olanı makbuldür” derler.
Mustafa Ali Mahdum