İftar yaklaşmışken ve sinirlerime hakim olamayıp çalınan cüzdanım için çaresizce kendi kendime evde dört dönerken dua etmek geldi aklıma evet... Niçin oflayıp pufluyordum evet? Niçin elimi açıp dua etmiyordum? Büyüklerimden işittiğim şu söz, geç de olsa gelmişti aklıma: "Salihleri söyleyince, yağar Rahmet-i ilâhî..." İftara 15-20 dakika vardı. Resmî makamlardan nereyi arayacağımı bile o an düşünemiyordum. İnsanın böylesi zamanda zihni bazen 'eror' veriyormuş gerçekten! Sofralar kurulmuş, her şey hazırlanmış. Ben de sinirlerime gem vurup odama çekilip ellerimi açıp dua etmeye başladım. Büyüklerin mübarek isimlerini bir bir sayıp, onların hürmetine istedim Rabbimden... Çünkü öğrenmiştim ki, evliyanın ismi anıldığı yerde, ruhaniyeti hazır bulunur. "Ya Rabbi, sevdiğin kullar hürmetine, cüzdanımı bugün içinde bulabilmeyi nasip et..." Bir yandan böyle yakarırken, bir yandan aklımdan diyordum ki: "Çalınan cüzdanın bulunduğu nerede görülmüş? Hem de bu kadar kısa süre içinde? Saçmalıyorsun..." İstanbul gibi bir yerde, çalınan cüzdan geri mi gelecek?" gibi düşünceler, vesveseler geçiyordu. Ama ben inanıyorum ki, duanın tesiri çok büyüktü ve her zaman ümitlerin tükendiği yerde, gönülden yapılan bir dua gelir ferahlatıverirdi insanı. Israrla devam ettim duaya... İftarımızı yaptık. Ben ise artık "cüzdanım belki de gelmeyecek... Neyse, giden gitti. Her işte bir hayır vardır. Ben ulaşabildiğim resmî makamlara ulaşıp kredi kartlarımı falan iptal ettirmeliyim" diye düşünüyordum. Akşam namazı için abdest alıp namazımı eda etmek üzere odama doğru ilerlerken, birden telefonum çaldı. Telefonu açtığımda, yabancı bir ses: "Alo. Bir cüzdan buldum. Size ait olabilir mi?" Ben heyecanla: "Eve, evet, benim cüzdanım o." Telefondaki ses: "Ben filan marketin önündeyim. Acil gelip alabilir misiniz cüzdanınızı?" Tamam deyip telefonu kapattım ve cüzdanımı teslim alması için erkek kardeşimi gönderdim. Nihayet cüzdanıma kavuşmuştum. İçindeki kartlarım, kimliğim, fotoğraflarım... Her şeyim yerli yerindeydi. Yalnız paralarım gitmişti... Ama inanıyorum ki, başta, isyana yönelik cümleler sarf etmeseydim eğer böyle metanetle dua etmeyi en başta becerebilseydim belki paralarım da yerinde olurdu. Ne diyelim, bununla kurtulduğuma şükür. Olaylara binaen, büyük evliya Aziz Mahmud Hüdayi hazretlerine ait şu güzel dizelerle hatıramı bitireyim: "Veren sensin, alan sensin, kılan sen... Ne verdiysen odur, dahî nemiz var?" Songül Bilican-İstanbul > Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00