“Böylece hem sen hem ben dinî kitap verme ve ulaştırma sevabına nail olacağız” dedi...
Kendisiyle 2010’lu yıllarda tanışmıştık. Şirinyer Caddesinde çok işlek bir caddenin köşesinde kadın terzisi dükkânı vardı.
Hayat tecrübesi yüksek biriydi. Tekstil fabrikalarında yöneticilik yapmış yurt dışında da çalışıp memleketine dönmüş Muğla Kadıköy’ünden bir zat… Genelde Alman menşeli fabrikalarda çalışmış işkolikliği yüzünden eşinden ayrılmış biri... Anlattığına göre eşinden ayrıldığında sabahlara kadar uyuyamadığı günlerden birinde televizyonu karıştırırken Osman Ünlü Hoca'nın programına takılıyor gözü… Gün o gün… O gün televizyonda konuşan hocanın tavsiye ettiği “Tam İlmihal"i vitrinde görüp dalıyor içeri. O zaman ya Mesut Abi ya da İbrahim Aslan Bey Şirinyer İhlas Bürosundan kitap temin etmesine vesile oluyor. Orada çay içen adaşımla da tanışıp dükkânına davet ediyor ve o cadde üzerinde kadın terzisi dükkânı açıyor… Kendince bazı yöntemleri vardı. Dükkânının kapanmasına yakın en tenha zamanlarda dükkânına uğrardık... İşim gereği cumartesi pazar tatilim vardı. Okuduğu her şeyi anlatmaya ihtiyaç duyuyordu fakat dükkânından çıkamıyordu. O da şöyle bir yöntem geliştirmişti, Seadet-i Ebediyye kitabını okumuş ve okuyan kişilerle tanışmak için beni de çağırıyordu. Ben de bir çay içimi yanlarına gidiyordum. Diyordu ki ben senden imkânım kadar kitap alacağım. Ben dağıtacak yer bulurum.
İşte bu yöntemle ismini saymakla bitiremeyeceğim nice insanlara çayı nasip olmuş birisiydi. Büyük firmalar peşini bırakmıyor yönetime almak istiyorlardı. O da dayanamayıp dükkânını kapatıyor ve bir fabrikada işe başlıyor. Fakat içinde sürekli kitap okuma ve dağıtma aşkı... Yeni insanlarla tanışma arzusunun çekimi midir bilinmez Karahallı ve onun tanıştırdığı Peker Mahallesinden döşemeci Murat-Mehmet-Ramazan-Hakan ile tanışıyor… Onlar da sigara fabrikasında çalışan fakat aynı mahallede oturan arkadaşlarından Osman Ünlü Hoca'yı dinliyor ve tavsiye ettiği kitapları duymuşlar okuyorlar… Emekliliğine kadar. Dükkânına gelenlere çay ikram ettiği gibi kitap da okuyordu… Alaaddin kardeşimin de benim de cumartesi günlerimiz müsaitti. Aklıma bir fikir geldi. Kendisine “Sende araba var bende yok. Ben Burdur’dan mezun olmuş arkadaşlarımla daha dün ayrılmış gibi görüşüyorum onlardan senden kitap almaları için söz alsam onları ziyarete gitsek” dedim. Çok muzip adamdı. DEVAMI YARIN