"Ya bu çocuk canına kıyarsa?!."

A -
A +

Rahmetli babam amcamın kahvehanesini "okul yapalım" dediğinde, köyde tuzu kuru olanlar karşı gelmişlerdi. Nasıl olsa kendi çocuklarını şehre gönderme imkânları vardı... Ben ise 11 yaşıma girmiştim köyüme ilkokul geldiğinde. Temeli 1957'de atılan okul 61'de tamamlanabilmişti. Okul açılacağını duyunca dünyalar benim oldu. Pazartesi günü kayıtlar başlayacaktı. Ama köylük yerde hasetlik de enteresandır. Muhtarın kardeşi benim yaşımı okul müdürüne söylemiş. Kanun gereği 11 yaşın altındaki çocuklar kaydoluyormuş. Dolayısıyla benim kaydımın yapılması mümkün değil. Kayıt için vardığımızda kalbim yerinden fırlayacak gibiydi. Herkes müdürden çekinirken ben gözünün içine bakıyordum. Ama yaşımın geçkin olduğu gerekçesiyle kaydım yapılmayınca dünyam karardı. İki gözü iki çeşme evin yolunu tuttuk. Anneciğim bendeki çöküşü fark etmişti. Zaten biliyordu okuma aşkımı... O gün öğleden sonra varıyor muhtarın kapısına... Diyor ki: -Bana bak Muhtar! Bu çocuğun okula kaydına haset kardeşin engel oldu. Ama şunu da iyi belle. Eğer bu çocuk, okuyamadım diye kendine bir şey yaparsa o zaman bu köyü size dar ederim!.. Bu ana diklenişi, bu ana gayreti karşısında muhtar şaşırmış kalmış... Doğrusu biraz da korkmuş. "Ya bu çocuk canına kıyarsa?" diye endişe etmiş. Ertesi gün okul müdürüyle konuşmuş. Müdür de muhtardan çekinmiş. Ne de olsa dönem ihtilal dönemi. Muhtar da ihtilal döneminin partisinden. Muhtar ertesi gün kendi eliyle kapıya gelip haber vermişti: -Tamam, oğlunuzu getirin kaydını yapacaklar... Canım anam benim. Ağlamaktan şişen gözlerimi sildi: -Tamam oğlum seni de kaydedecekler haydi, dedi. Saçlarımı tıraş ettirmek için berbere giderken muhtarın kardeşiyle karşılaştık. O hâlâ benim kaydımın olmayacağını zannediyordu. Gülerek dedi ki: -Boşuna tıraş olma senin kaydın yapılmayacak. Ben de içimden "Sen öyle zannet!" dedim. Çok şükür 11 yaşında da olsa benden küçük kardeşimle birlikte aynı sınıfa gitmiş ve ilkokulu da birlikte bitirmiştik. Annem bizdeki okuma aşkını görünce ortaokul için şehirde bir evin bir odasını kiraladılar. Kardeşimle bir odada kaldık. İkinci sınıfta ben o zaman açılan sınavlara giderek dönemin Anadolu Liseleri gibi olan ve adına o yıllarda "leyli meccani" denilen parasız yatılı okuma hakkını kazandım. Aldığım puana göre bizi okullara devlet gönderiyordu. En iyi lisede okumaya hak kazanmıştım. Dahası okula başladığım ilk seneden itibaren okulumuzda okuyan zengin çocuklarına amatör anlamda özel ders vermeye de... Çocukları için özel ders aldırmak için gelen velilere öğretmenlerim beni tavsiye ediyordu. Türkçe, matematik, fizik gibi derslerde yaşıtım öğrencilere özel ders vererek ve harçlığımı çıkartarak okudum. Lise sonrası ilk girişte Ege Tıp Fakültesini kazandım. Üniversitede de herkes harıl harıl ders için çalışırken ben dersten arta kalan zamanımda dünyadaki tıbbi literatürü takip etmek için vakit dahi buluyordum. Tıp fakültesinden mezun olup köyüme geldiğimde tayin bekleyen bir doktordum. Kaderin cilvesine bakın ki, köyde iken gece yarısı alelacele kapımız çalınmış ve yardım istenmişti: -Doktor evladım, yetiş... Kardeşime bir şeyler oldu... Hemen giyinip gittiğim ev muhtarın kardeşinin eviydi. Bir şey oldu dedikleri adam da benim okumama engel olmak isteyen muhtarın kardeşi... Şimdi otuz yıllık hekimim ama kaderde ilk hekimliğimi ve ilk acil yardımımı ona yapmak varmış. Helali hoş olsun... Rumuz: "Dr. Işık"-Manisa Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.