“Ya Rabbi utandırma.”

A -
A +

Alucra’dan başlayıp Amerika’ya uzanan hatıramı özetlemeye bugün de devam ediyorum…

 

Cambridge kasabasında lastiğim patladı, yaptırırken baktım hoş bir bina, kiralık yazıyor tabelada. İçi ise yıpranmış harabe gibi… Neyse uzun görüşme ve pazarlıktan sonra 5 bin dolardan 2.500 dolara bir yıllığı da peşin olmak üzere anlaştım…

 

Çekini yazdım verdim, anahtarları aldım. Bir giriştik boya badana, pırıl pırıl çıktı ortaya. 

 

2001 Mart’ının ilk cuması açtım dualarla.

 

Bütün paramı tadilata harcamışım, et, sebze alacak nakit kalmadı. Kaçak olduğum için veresiye de vermiyorlar. Henüz oturum almamışım daha. Irwin’e telefon ettim. Böyleyken böyle, toptancı yokuş yapıyor.

 

-Versene onu telefona!

 

Adam nasıl yumuşadı anlatamam, artık ne konuştuysa. Neyse mallar geldi iki rekât namaz kıldım “Ya Rabbi utandırma.”

 

Başlayış o başlayış. Ben Fransız, İtalyan, Yunan ve Meksika yemeklerinde ustayım. Para kazanmaya başladım, bir yandan düzenli harçlık yolluyorum Frank ve Rana’ya.

 

İşleri yoluna koyunca davet ettim. “Biz zaten senin başarılı olacağını biliyorduk” dediler “hiç şaşırmadık buna!” Sonra telefonla dışarı çağırdılar, benim onlara gönderdiğim paraları biriktirmiş sıfır bir araba almışlar, anahtarı uzattılar. Bu senin Âdem, güle güle kullan.

 

Gel de ağlama…

 

İkisi de vefat etti. Hâlâ dua ederim onlara…

 

İrlandalı bir öğretmen vardı. Mrs. Beverly, Kocası İtalyan Jan. Her gün yemeğe gelirler, aksatmazlar. Bir gün “Okuldan da öğretmenlikten de yıldım” dedi. “Çocuklar aksi, isyankâr beni dinlemiyorlar. Şekerim, tansiyonum çıktı, yok mu bana göre bir iş şuralarda?”

 

-Kasaya bakar mısın abla?

 

-Bakarım.

 

Disiplinli bir kadın, evi 30 km ötede. Altı demişiz, sabah 5.45’te gelir açar, öğleden sonra ikiye kadar. Bir kâğıda “Bismillahirrahmanirrahim” yazdım verdim, anahtarı sokunca bunu söyleyeceksin ama…

 

-Manası ne?

 

-Rahman ve rahim olan Allah’ın adıyla…

 

-Çok güzelmiş, seve seve okurum meraklanma.

 

Bir sabah yatıyorum telefon çaldı. “Good Morning Mr. Âdem, kâğıt öbür çantamda kalmış, ben ne diyecektim ya?”

 

Sadakati görüyor musunuz? Okumasa nereden bileceğim di mi? Evim yakındı koştum geldim. Türk kahvesi yaptım. Neredeyse sarılacağım ona… DEVAMI YARIN

 

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.