İstanbul'da işten de bol bir şey yok... Tabii hiçbir zaman gayri meşru bir işim olmadı. En son bir arkadaş, kocası yıllar önce vefat eden yaşlı dul ablasıyla evlenmemi teklif etti. "Birbirinize şenlik edersiniz" dedi. Nasipte varmış, evlendik. Yalova'da bir yazlığı varmış. Gittik oraya yerleştik. Fakat bu kadıncağızın önceki eşi subaymış. Evde her şey prensip üzerine... Bir simit alsak çıkartıp defterine not ediyor. Bir sokağa çıksam, yarım saatte bir telefon: -Neredesin? -Şuradayım Sultanım. "Sultanım" diyorum ama bu bana uymaz. Ben ki sabah çıkıp gece yarılarına kadar seğirten bir adamım. Şu İstanbul'da telaşsız geçen bir saatim olmadı. Ama hiç olmazsa önceki evliliklerimde "neredesin?" diye hesap soran yoktu. Bu hanımefendi, beni bu yaşımda saat başı hesaba çekiyordu. Dedim ki bir gün ona: -Ben böyle kontrole gelemem. -Gelmezsen ne yaparsın? -Bak sen beni bilmiyorsun. Ben çeker giderim. Bir daha da dönmem. Demesin mi bana, "kimin var da nereye gidersin?" Dedim ki ona: -Uyy madem öyle... Ben artık yoğum. Haydi eyvallah... İlk karım, "git; bir daha da geri dönme" demişti. İkinci karım "Uğurlar olsun" diye zerre umursamamıştı. Lakin bu hanımefendi benim şaka yapmadığımı anlayınca; -Tamam, bir daha böyle yapmayacağım. Geri gel, demişti. Ancak o benim süratimi nereden bilecek? Ben çoktan memlekete gelmiş, yeni evime yerleşmiştim bile. Yolda da kendi kendime demiştim ki: "Elveda İstanbul. Sen adamı dolandırdıkça dolandırıyorsun, sonra da kandırıyorsun. Ölsem de artık sana dönmeyeceğim..." Dedim ki telefonda "Artık ben memleketteyim. Yoruldum. Bir daha beni oralara çekme!" Nezaket ölçülerinde izin isteyip telefonu kapattım. Kendimi bağa bahçeye verdim. İlk evliliğimden olan oğlum koca adam olmuştu. Otuz beş yaşındaydı. İlçede onu buldum. İlçeye geldiğimi söyledim. Sağ olsun bir çift laf etmedi. "Annen nasıl?" dedim. "O mevzulara girme" dedi. "Seninle görüştüğümü bilirse çok üzülür" dedi. Sağ olsun annesine oğlum bakıyormuş. Sağlık sıhhatleri iyiymiş. Ben de inadımın yüzünden mi, sinirim yüzünden mi, ne olduğunu bilemediğim bir hal yüzünden çekip gittiğim İstanbul'da iki evlilik yapıp yeniden dönmüştüm ama artık aynı ilçede olsam da ilk hanımın yanına gidemiyordum. Tek başıma idim. Ben yalnız yaşamalıydım. Tamam da yalnız yaşanmıyor ki? İnsan eve geldiğinde bir ses bir nefes istiyor. Derken işte yıllar sonra markette o Zeliş ile karşılaştım. Ben onu zor hatırlarken o beni hiç unutmamış... Servet Elbaş-Ordu > Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00