“Bu gazinin neredeyse sağ yarısı yoktu. Sağ gözü, sağ kulağı, sağ kolu, sağ bacağını kaybetmişti...”
Çocukluk ve gençliğimin geçtiği kazamızda hâli vakti yerinde bir aile sayılırdık. Cihan Harbi'nde memlekette taş taşın üstünde kalmamıştı. Harp bizi hırpalamıştı. Sayısız şehit vermiştik. Bir o kadar da gazimiz vardı. Birçoğu yarım adamdı. Kiminin ayağı, kiminin kolu kiminin gözü kulağı vb. yoktu. İnsanımız alicenaptı. Onların gururu incinmesin diye her birine hoş isimler vermişlerdi:
“Yedi döven Ali, Görünmez Kâzım, Yarım Dünya Musa vb...” Biri de "Yarısı Olmayan Çavuş"tu.
Bu gazinin neredeyse sağ yarısı yoktu. Sağ gözü, sağ kulağı, sağ kolu, sağ bacağını kaybetmişti. Kafasının sağ tarafı derin yanmış olmalı ki; kızıl ve şekilsiz yara izlerine bakılamıyordu.
Bu yarım adam hâlâ “vatan” der, başka bir şey demezdi. Fakirdi ama cömertti. Onu sevmeyen yoktu.
Onu ilk defa bu kadar korkunç görüyordum. Sağ tarafı hemen hemen olmayan bu yarım adam, kıpkırmızı et parçasıydı sanki. Ağzından köpükler saçıyordu. Babama dönerek hışımla:
- Muallim bey, muallim bey!
- Buyur Çavuş!
- Keşke sizi bu ellerin yaptığı gibi oyun-eğlence içinde yaşarken görmeseydim! Keşke diğer yanımı da düşman götürseydi de bu yaptıklarınıza şahit olmasaydım!
-Ne yaptık ki Çavuşum?
- Siz ikiniz de muallimlersiniz! Talebelerinize İstiklal Harbi'nin topla tüfekle kazanılmadığını, iman gücü ile kazanıldığını anlatıyorsunuz değil mi?
- Elbette öyle anlatıyoruz!
- Bu memlekete tam beş sene askerlik yaptım. Hem de kelle koltukta! Kar, kış demedim, açlığımı kimselere hissettirmedim, kimseye de şikâyette bulunmadım! Yalnız Allah dedim, vatan dedim, millet dedim, din dedim, devlet dedim! Gece gündüz çalıştım, didindim… Ezanları susturmayalım dedim. Başka bir derdim, emelim olmadı, olamazdı da!
Siz bugünlerde onlar gibi eğlenirken biz medeniyetin beşiği dediğiniz o batılılara esir düştük. Ama sizin medeni dediğiniz insanlar sizin hiçbir örfünüze âdetinize geleneğinize dininize inancınıza özenmez… Siz ise onların eğlencelerini taklit ediyorsunuz. “Muallimin evinde yeni yıla girerken eğleniyorlar” deyince inanmadım. Bize yaşattıkları acıları hatırladım. O bakımdan size gelip duygularımı anlatayım dedim...
(Merhum Ayşe Gönen’in hatırasından)