Arkadaşı hocasının emri üzerine dilinin ucuyla 'tu' der sadece. Hoca bu kez dedeme döner: -Madem bu kızan söz dinlemedi. Sen tükür ona, haydi! Dedem pervasız bir şekilde arkadaşının yüzüne tükürüğü yapıştırır. O kadar ki hoca bile şokta: -Arkadaşın sana ne vefalı davrandı. Sen ise ona nasıl davrandın. Dedem ukaladır: -Hocam, ne edem. Derste emrinizi tutamadım. Hiç olmazsa bir emrini tam yapam dedim. Hoca öfkeyle kovalamış haylazı: -Bundan sonra bana derse gelme seni istemiyorum. Okuldan kovulan oğluna çok üzülen ve özel hoca bile tutsa okumayan oğluna Şaban Ağa bir dükkan açmış işletsin diye. Üç defa sermaye düzmesine rağmen hepsinde iflas ettirmiş dedem. E evlat da olsa bir haddi var. Hurşit oğluna iyice sinirlenen baba Şaban Ağa haykırmış: -Var git çobanlıktan kurtulma! Gün gelmiş, dedemler Bulgaristan'dan Enez-Çavuşköy'e göç etmişler. En iyi bildiği iş çobanlık. Keçi almışlar. Hurşit dedem el mecbur keçi gütmeye başlamış. Yanındaki çoban çocuklara da "Kızanım, babanızı dinleyin, okuyun" diye öğüt verirken pişmanlık gözyaşları dökermiş. O yıllarda sigara kav ve çakmak taşıyla yakılıyor. Dedem, yanık vaziyetteki kavı hava almayan bir kutuya koyarmış. Böylece ihtiyaç olunca hafif üflemeyle yanan kav, tekrar çakmak taşı gerektirmezmiş. Yine o zamanın insanı beline kuşak sararmış. Dedemin kuşağı beş metre... Hem beli sağlam tutar hem böbrekleri korur. Hem de cep vezifesini görür. Bir gün çayırda çocuklar dedeme bağrışmışlar: "Urşit dede, yanarsın be!" Dedem bir de bakmış ki kuşağından duman çıkıyor. Hemen, çözmek için davranmış ama kolay değil. Beş metrelik kuşak. Gençlik zamanı gibi çevik de değil. Bağırmış çocuk çobanlara: -Te be kızanlar. Tutun şu kuşağın ucunu da etrafımda çabucak dönün! Çocuklara eğlence çıkmış. Güle oynaya dedemin etrafını döne döne kuşağı çözmüşler de dedem yanmaktan kurtulmuş. Masal gibi ama aynen yaşanmış olay bunlar. Meğer kutunun ağzı açık kalmış. Havayla temasa geçen kav alevlenmiş ve kuşağı tutuşturmuş. İşte bu Hurşit dedem ben doğmadan iki sene önce bir cinayete kurban gitmiş. Hey gidi Urşit Ağa hey... Sen tut Birinci Cihan Harbinde Yemen'e git; çöl, sıcak, savaş de ölme. Yemen'de açlıktan at pisliklerinde arpa ara, sonra gel, iki tarla arasında sınırda yemek yerken vurul. Hem de ağzında lokma var iken... Köy yerlerde sınır ihtilafı çok meşhurdur. Tıpkı devletler arasındaki sınır uyuşmazlıkları gibi bunlar da kanlı geçer. Sınırlar kanla çizilir!.. Halil Kırcali-Edirne Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00