Tasavvuf ehline muhabbet, büyük nîmettir...

A -
A +

"Bid'at sahipleri ile ve mezhepsizlerle arkadaşlık etmeyiniz! Bunlar, din hırsızlarıdır."

 

 

 

Üsküdârî Yahyâ Efendi İstanbul velîlerindendir. İstanbul'da 1711 (H.1123) yılında doğdu. 1784 (H.1198) senesinde İstanbul'da vefât etti. İstanbul'daki evliyânın büyüklerinden Mehmed Emin Tokâdî hazretlerinin talebesi olmakla şereflendi. Kendisi şöyle anlatır:

 

Mehmed Emîn Efendiye talebe olmamdan iki ay sonra hocam ahbaplarıyla birlikte bizim evi teşrif etmeye başladı. Bizde bir hafta veya on gün kalıp tekrar evlerine dönerdi. Ben dâimâ yanında bulunur, hiç ayrılmazdım. Kahvesini pişirir, tütün çubuğunu doldururdum. Sonra da huzurlarında otururdum. Hep İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin ve oğlu Muhammed Ma'sûm hazretlerinin altı cildlik Mektûbat'ından anlatırdı. Bu hususta o: "Altı ciltlik Mektûbât'tan bir nüshasının, Şeyh Muhammed Murâd hazretlerinin kütüphânesinde mevcûd olduğunu işittim. İnşâallah sen bir nüshasını bulup tercümesine vesîle olursun" buyurdu. Vefâtından bir iki sene sonra Mektûbat'ın tamâmını elde edip, arkadaşlarımızdan Müstakimzâde Sâdeddîn Süleymân Efendiye vererek, tercüme edilmesini istedim. O da tercümeyi tamamladı... Mektûbat'ın ikinci cild 89. mektubunda şöyle buyuruluyor:

 

Muhtelif işlerle meşgûl olduğunuz hâlde, ihlâs elde etmek arzunuz, bizi çok sevindirdi. (Vermek istemeselerdi, istek vermezlerdi) buyurmuşlardır. Hastanın, derdini tabîbe anlatması lâzımdır. Feyiz menba'ı Resûlullahtır. Fakat, vâsıtalardan gelirken, tehavvül eder. Büyüklerimizin yolunda, feyize kavuşmak için, Mürşidin sohbetine devam etmek şarttır. Mürşidin kalbinden, tâlibin kalbine, muhabbeti ve isti'dâdı kadar feyiz gelir. Mürşid bulamaz ise, eski mürşidlerden birinin kitaplarını okuyup, onu sevdiği kadar, onun ruhundan feyiz alır. Üveys karnî [yâni Veysel Karânî hazretleri], Resûlullahı “sallallahü aleyhi ve sellem” göremeyip, uzaktan feyiz alarak, büyük velî oldu ise de, Eshâb-ı kirâmın hiçbirinin derecesine erişemedi. Tâbiînin en üstünü oldu. Tasavvuf ehline olan muhabbetiniz, büyük nîmettir. Bu nîmetim kıymetini biliniz! (Kişi, sevdiği ile berâber olur) hadis-i şerifi, müjdedir. Sevdiklerimizin kalblerinden istifâde edeceğimizi müjdelemektedir...

 

İbâdetleri yapmaya, çok önem veriniz! Çalgı, oyun ve eğlence ile, kıymetli vakitlerinizi ziyân etmeyiniz! Dünyada misafir olduğumuzu, kabir ve kıyâmet azâblarını çok düşününüz. Kurtuluş, şeriate uymakta ve bid'atlerden sakınmakta olduğunu unutmayınız! Bid'at sahipleri ile ve mezhepsizlerle arkadaşlık etmeyiniz! Bunlar, din hırsızlarıdır. İnsânın dînini, îmanını çalarlar. Şeriate uymakta gevşek davranan şeyhlere, tarîkatçılara aldanmayınız!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Nedim 23 Temmuz 2024 11:11

Şeriata muğayir tasavvuf ehli ve şeyhler le beraber olma öğüdü güzel ama eksik..Tasavvuf disiplininde "ğassalin elinde ki meyyit gibi"ifadeleri ile şeyh e tam teslimiyet istenir.Ehlusunne itikadına da usulüne de aykırıdır.Tam teslimiyet Allah'a ve Resulü ne dir.Sahabeyi Resulullah sav uyardığı ve yalnızca Allah dilerse deyin söylediği rivayetler ve sahabenin Resulullah sav bazı isteklerine ya Resulullah bunu Allah mı istedi diye sorduklarında hayır bu benim görüşüm deyince ya Rasullah biz böyle değilde böyle olsa sözlerine uyduğu da bilinir.İslam da tevhid vardır ve Allah'a tam teslim olanlar küfür şirk işlemeyenler müslümandir.Tasavvufun şia dan aldığı veya ikisinin de uyguladığı peygamber dışındaki imamların şeyhlerin günahtan masum İsmet sahibi sirattan geçirici şefaatçi olağanüstü güçleri olan inançları da ehlisunne den ayrılır.ve son olarak ta hristiyanların İsa as ve salih zatların ruhundan istiğase istiane tevessül rabıta yapmalarına benzer bir inançta olan tasavvufcular ne peygamber ve ashab nede dört mezhep imamları böyle inançları yoktur.subuten ve delaleten kati bir şekilde İslam'da böyle inançlar uygulamalar yoktur.Tasavvufin tek meşru olduğu yer peygamber ve ashab in zuhd takva hayatıdır.ve buna da İslam denir.sinsice takiyye yaparak tek meşru oldukları yerden insanları kandirurlar.cunku tasavvufcular a bakıldığında lüks hayatın içinde lüks binitler lüks mekanlar ve aynen Tevrat ta da din adamlarının göbekli oldukları gibi