Bu söylediklerimi rahmetli dedemden dinledim. Dedem iyi bir çobandı... İyi bir bahçıvan... İyi bir rençperdi... Köylülüğün hemen her hâlini bilirdi...
Derdi ki kendi samimi şivesiyle: “Kuzuuum, aşamınan aya bakarık... Eğer ay ayaktaysa biz yataktayız. Yok eğer ay yatakta ise biz ayağa kalkarız.”
Bunu anlayamazdım... Sorardım dede bu ne demek?
Derdi ki: Ayın hilal kısmı yani uç kısımları gök yüzüne yukarıya doğru olursa ay yatakta demektir bizim için... Yani ay uyuyordur... O zaman bizim uyumamamız lazım... Niye? Çünkü o zaman yeryüzünde poyraz çıkar... Poyraz çıktığında ne olur? Temiz hava olur... Koyunlar temiz hava için yaylağa çıktıklarında poyrazın estiği yöne doğru temiz havaya doğru giderler...
O zaman da kurtlar poyraz yönünden geldiği için koyunlar kurdun kokusunu alamazlar... Kurtlar da gelir koyunları telef ederler...
Eğer ay, ayakta ise o zaman poyraz çıkmayacağını düşünerek sürünün peşine gitmemize gerek kalmaz. Koyunlar kurdun kokusunu alır böylece yaşadıkları telaş ve kaçışma ile çoban köpekleri kurtlara karşı harekete geçerler...
Dede bu elindeki nedir diye sorduğumda “çobanın sopası” dedi ve “çobanın sopası kirazdan olmalı kuzum” derdi... “Neden dede?” Çünkü kiraz sapı kuruduğunda çelik gibi olur... Hiç sağa sola eğilmez... Bir de hiç kırılmaz... Ondan dolayı çobanın köpeği sopası ve eşeği yanındadır...
Yine dedem anlatırdı... Gökyüzüne bakarlarmış... Yıldızın durumuna, ayın durumuna bulutların durumuna bakarak yarın için meteoroloji tahminlerinde bulunurlarmış. Yağmurun yarın nereye yağacağını, nerede çimlerin taze ve körpe olacağını tahmin ederek sürüyü sabaha doğru geceden oraya sürerlermiş...
Bugün çoban denilen mesleği elinde değnek boş boş oturan kimse zannedenlere esef ediyorum üzülüyorum... Bu açıdan da şiirlerinde çobanlar için “okuma yok yazma yok bilmeyiz eski yeni, kuzular söyler bize yılların geçtiğini” diyerek çobanı bilgisizlikle itham eden aslında hayatı bilmeyen bir şairin kendi bilmezliği olarak değerlendiriyorum.
Sinan Hilmi Oğuz
ŞİİR
İLK SAAT
Sabahın ilk saatlerinde uyandığımda
Seni arar gözlerim sol yanım kalbim mahzun
Sızlanarak uyanırım kokunun yoksunluğunda
Güneşim olmaz güneş benim yokluğumda.
Ruhun çölde mecnun olur bilinmezde de
Kimse görmez bilmez yokluğumu senle bile
Belki uyuyorumdur hâlâ rüyadır uyanınca
Yanındasındır bu kâbustur rüyanın karanlığında
Rüyalara engel konduğu rüya âleminde
Gerçeklerin gerçekle vurduğu dünyada
Ümitlerin öldürüldü sürek avlarında
Teslim olmadım inadına yaşıyorum hayallerimle
Lütfü Yarar
BU DÜNYADA!
Fâni olduğumuzu biliyoruz,
Ama baki gibi yaşıyoruz.
“Zaman zaman” deyip
Zamanı çöpe atıyoruz.
“Gençlik geri gelmez” diyoruz,
Ama gençliği hoyratça harcıyoruz.
“Kalp kırmaya değmez” deyip
Kalpleri un ufak yapıyoruz.
“Hırs iyi değil” deyip
Hırs denizinde kulaç atıyoruz.
Dost bildiğimiz düşmanın maskesiyle
Dünyanın keyfini(!) çıkarıyoruz.
Gökhan Acar-Denizli
SAĞLIK OLSUN
YÜZ FELCİ ZAMANLA DÜZELİR Mİ?
Yüz felcinde kimi hastalarda yüzdeki mimik hareketlerinde kısıtlılık veya tamamen kaybolma yaşanabilir. Göz kapağının düşmesi, dudakların istem dışı açılması, dişlerin istem dışı gösterilmesi. İstem dışı gülme pozisyonu. Yanakta şişme vb. olabilir. Yüz felci zamanla düzelebilir. Ama bazı hastalarda ilk hâline dönemeyebilir. Bu yüzden hasarı en aza indirmek için felç geçirildiğinde erken tedaviye başlamak çok önemlidir. Korunmak için soğuk hava ve rüzgâra maruz kalmamaya önem vermelidir. Bu iyileşmeye başlayan yüz felcini tetikleyebilir. Ani soğuk, virüslerin yüzün sinir uçlarında ödem oluşmasına neden olabilir. Yüz felcinden korunmak için özellikle kış dönemlerinde yüzün ani soğuktan korunması iyi olur.