Babaların kızları

A -
A +

“Kirpiklerimde sıcak bir gözyaşı gibi usulca oturmuş gözümün nuru kızıma…"

 

Modern çağ diye nitelendirilen bu zamanlarda babanın aile içindeki konumu muhtelif değişimlerden geçiyor. Babanın içtimai hayatta bulunduğu yer hızla menfi bir hâle evrilse de henüz değişmeyen sabitlerin olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.

 

Misal, ailenin geçim derdi hâlâ babanın en önemli ve değerli sorumluluğunda. Bunun yanında bir otorite mercii olarak baba, “Demokles’in Kılıcı” gibi ortalama bir ailede hâlâ cari bir figür. Dışarıdan gelebilecek her türlü tehlikeye karşı aileyi koruma sorumluluğu da babaya ait. Hâlen aile içinde oluşan herhangi bir maddi-manevi sorunda herkes babanın gözünün içine bakar, meselenin hallolması hususunda tek yetkili kişi baba görülür. Anne ne kadar sert ve disiplinli ve aslında çoğu hususta son karar makamı olursa olsun son kertede çocukların yaramazlıkları ile ilgili topu babaya atma hususunda pek mahirdir.

 

Babalar, genellikle hassaten kız evlat(lar) için hayatlarında kendisini her zaman sarıp sarmalayan, koruyucu bir yerde durmuş, bundan mütevellit onlar için baba her daim özel; ne kadar huysuz olursa olsun kızlarına karşı hep yufka yürekli olmuştur.

 

Çevremde de zaman zaman gördüğüm üzere kızlar ile babalarının en hüzünlü anları babaların kızlarını gelin ettiği zamandır.

 

Kızlarını gelin etmiş büyüklerime sorduğum “Abi nasıl gelin ettin, ağlamaktan bir hâl olmadın mı?” sorularıma verdikleri çaresiz fakat belli etmemeye çalışsalar da yüzlerine oturan o hüzünlü hâli gördükçe yavaş yavaş değil hem de pek hızlı o ayrılık zamanına yaklaşıyor olmak beni de istemsizce düşündürmüyor değil.

 

Anadolu'da bir söz vardır erkekler için; kız çocuğunun kıymetini izhar eden:

 

“Kız babası olmayan baba oldum demesin!..” Bana ilk evladının kız evladı olmasını nasip eden Rabbime hamdolsun.

 

     Onur Genişcan

 
 
ŞİİR
 
     Kâğıt toplayıcı çocuk
 
Sekiz, bilemedin dokuz yaşında.
Yaşıtları sıcak yataklarında uykuda,
O, büzüşüp ‘çocuksu’ uykuya dalmış,
Sabah soğuğunun yaladığı
Sokağın başındaki kaldırım taşında.
 
Çöp tenekelerinin içi kadar karanlık ve dar,
Kaldırım taşı kadar soğuk, belki hayal dünyan,
‘Varsıl’ semtteki ‘yoksul’ kâğıt toplayıcısı çocuk!
 
Zengin bebelerine yiyecek beğendiremez
Bu adaletine yandığım dünya!
Sana da aç karnına, soğuk kaldırım taşlarında
Uykuyu görür reva!
 
     Hasan Kara
 
 

MERAKLI BİLGİLER

 

 

DERBİ: İngilizce kökenli bu kelime, at yarışlarındaki büyük koşu için söylenirken ülkemizde genel olarak futbolda aynı şehirdeki büyük takımların karşılaştığı müsabakalar için kullanılır olmuştur. 19. Yüzyılın başlarında İngiltere’de ortaya çıktığı söylenir. Türk Dil Kurumu sözlüğünde de 1. Aynı şehrin takımları arasında oynanan oyun. 2. Büyük takımlar arasında oynanan oyun. 3. Yılda bir kez yapılan, üç yaşına gelmiş atların katıldığı yarış, olarak açıklanmaktadır...

 

Ülkemizde özellikle futbolda aynı şehrin takımları arasında oynanan maçlar derbi diye adlandırılır ama aslında derbi branş fark etmeksizin bütün spor dalları için kullanılmaktadır. Dolayısıyla branş fark etmeksizin aynı bölgedeki, aynı şehirdeki iki takımın birbiriyle karşılaşmasına derbi müsabakası denir diye de tanımlanabilir. Derbi, taraftarların büyük ilgi gösterdiği büyük mücadele ve heyecanların yaşandığı müsabakalardır.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.