İnsanların hayatlarını sağlıklı, güvenli sürdürebilmeleri için belirli kuralların olması ve yerine getirilmesi gerekir. Bu kuralların bazıları hukuki olduğu gibi bazıları da manevi değerleri kapsayan yazısız kurallardır. Bunların yaptırım gücü manevi açıdan fazladır.
Herkesin ağzındadır adalet, hak-hukuk, insan hakları, özgürlük vb. söylemleri. Her ne kadar değerli olsa da bunu söyleyenlerin yaptıklarına bakmak gerekir. Kendi açısından değerlendirdiğinde bu hususlar hemen aklına gelir, ancak başka insan veya topluluğun hakkını ilgilendirdiğinde aynı değerleri hiçe sayabilen bir zihniyet ortaya çıkmaktadır. Yani zorbalık yapmaktan çekinmez...
Ekonomisi güçlü devletler söz sahibi olmak istedikleri gibi bir düzenin oluşması veya devamı için ellerinden geleni yaparlar. Hatta bazen birlik olur aynı kararları alır, zaman zaman da birbirlerini korurlar. Beş ülkenin dünyayı istedikleri gibi yönetme gayretleri buna bir örnektir. Zengin azınlık gelişmekte olan veya az gelişmiş çoğunluklu ülkelere yaptırım uygulayabilmektedir.
Kendi çıkarları ve amaçları için yukarıda sayılan değerlerin hiçbirine bağlı kalmayan bu anlayış diğer devletler için âdeta zorbalıkla işlerini halletme çabasındalar. Bu adaletsizliği, gaddarlığı, insafsızlığı dile getiren kendilerine rakip olan veya olabilecekleri de hemen sindirmeye, önünü kesmeye çalışır; değişik tezgâhlarla zor duruma bırakmaya çalışır. Önceden olduğu gibi kendilerine mahkûm olmalarını, itaat etmelerini sağlamaya çalışırlar.
Son yıllarda kabuğunu kırarak ben de varım diyen tam bağımsızlık yolundaki Türkiye Cumhuriyeti’ni parçalamak, bölmek için içerideki maşalarını devreye sokmuşlar, başaramayınca da artık alenen kendileri işin içine girmişlerdir. Ekonomide, savunma sanayinde, teknolojik kalkınma gibi şahlanma zorba ülkeleri çılgına çevirmiştir. Ama her ne oyuna başvursalar da başaramıyorlar başaramayacaklar!..
Nurettin Bozan-Eskişehir
ŞİİR
Pes etmedim
Kin ile yaşamak ne kadar fena
Öfkeyi dağıma sis etmedim ben.
Temeli çürükse dayanmaz bina
Yalanı dilime süs etmedim ben.
Beddua almaktan daim sakındım
Semaya ibretle akşam bakındım
Elimle ağzıma şöyle dokundum
Susmayı yeğledim ses etmedim ben.
Kendimden utandım sesimi kıstım
Allah dostlarının önünde sustum
Nemmamcı huyumu tavana astım
Kimseyi kimseye küs etmedim ben.
Nazarım kalbime, hatamı gördüm
Nefretle arama bir duvar ördüm
Alnımı beş vakit toprağa sürdüm
Yanlışı gönlüme is etmedim ben.
Kadir Fidan der ki gençliğim gitti.
Bacamda her gece baykuşlar öttü.
Her türlü musibet başımda bitti,
Yeise kapılıp pes etmedim ben.
Kadir Fidan-Dağların Şairi
Din büyüklerimiz buyurdular ki: "Hadis-i şerif var. Cenab-ı Peygamber (aleyhissalatü vesselam) buyuruyor ki: (Kalbinde zerre kadar, atom kadar kibir bulunan, Cennete giremez.) Kim bende yok diyebilir? Zaten bende kibir yok dese, en büyük kibirli odur! Onun için hem ümit hem korku içinde yaşamak lazımdır. İbadet çok güzeldir, ama bir ibadetin Allah 'celle celalühu' tarafından makbul olmasının iki şartı vardır. Birincisi; sahih olacak, şartlarına uygun olacak. İkincisi, makbul olacak. Cenab-ı Hak kabul oldu diyecek. Ne zor. Sahih olması için, ilim lazım, amel lazım. Bütün şartlarını yerine getirmesi lazım. Bilgisiz namaz olmaz. Bilgisiz zekât, hac olmaz... İki; bildiklerini yapmak, uygulamak lazım... Üç; bunu Allah için yapmak lazım. Bir tarafı bu, diğer tarafta makbul olması lazım. Nasıl kabul olacak? Üzerinde haram lokma olmayacak, haram elbise olmayacak, elbisenin düğmesi haramdan olmayacak, namaz kıldığı yerde haramdan bir ip olmayacak.”
İçimizdeki şeytanlar yavaş da olsa belli olmaya başladı. Allah benim ülkeme yardım etsin inşallah. Birlik adına ne güzel yazı