Joseph Goebbels’in meşhur bir sözü var. Adam, şöyle demiş. “Yeterince büyük bir yalan söyler ve onu tekrar etmeye devam ederseniz, insanlar sonunda ona inanmaya başlayacaklardır.” İşte, bana kalırsa, Ay’a yolculuk böyle büyük bir hayal ürünüdür. Eminim benden önce birçok kişi bu konu hakkında bir şeyler yazmış veya söylemiştir. Ben de şimdi yazıyorum.
Dünyada henüz el değmemiş adalar, balta girmemiş ormanlar, Antarktika’da hâlâ ayak basılmamış karlı tepeler ve okyanusların derinliklerinde keşfedilmemiş canlılar varken birilerinin yakın zamanda Mars gezegenine veya Dünya’nın uydusu olan Ay’a gidileceğini söylemesi bana biraz komik geliyor. Açık konuşmak gerekirse ben, önümüzdeki 30 yıl içinde ne Ay’a ne de Mars’a gidilebileceğini düşünüyorum. Hatta 50 yıl önce NASA’nın Ay’a gittiğine de kesinlikle inanmıyorum. Şayet o günün teknolojisi ile 50 yıl önce Ay’a gidilebilmiş olsa, bugün, bugünün teknolojisi ile Ay, bize mahallenin bakkalı mesafesi gibi, gelirdi. Vahşi Batı, şimdiye kadar orada çoktan üç beş koloni bile kurardı.
Her şeyi en ince ayrıntısına kadar kurgulamışlar. Önce canlı yayınla Apollo 11 adını verdikleri bir uzay gemisinin fırlatıldığını gösterdiler. Birkaç telsiz konuşmasını televizyon kanallarına servis ettiler. Sonra bütün Dünya’ya önceden film stüdyolarında hazırlamış oldukları kurmaca kısa bir film izlettirdiler. Böylece hepimiz, onların söylediklerine inandık. İnanmayanlara hiç sorgulamadan ‘aptal’ dedik. Çünkü her şey gün gibi ortadaydı. Peki, o zaman soruyorum. Bu uzay gemisi Dünya’dan fırlatılırken iki roket birden patlatıyor. Diyelim ki bunlar Ay’ın yörüngesine kadar gittiler. İyi de Ay’ın yüzeyine nasıl indiler? Hadi indiklerini de kabul edelim. Oradan nasıl havalandılar? Neden bunların video kaydı yok? Her şeyi düşünen akıl, Ay’a iniş ve kalkış görüntülerini neden yayınlamıyor? Daha buna benzer birçok sorunun cevabı yok!..
İhsan Ağır
ŞİİR
TOGG’UNDURMA!
'Yerli değil' diyor, yerden bitmeler,
Yerini, yurdunu bilen konuşsun.
İşkembeden atıp, dudak bükmeler,
Bir gram vicdanı olan konuşsun.
Birkaç babayiğit verdi el ele,
Karakaş ustaya dedi; gel hele,
'Devrim'den bu yana en güçlü hâle,
Getirip, gözleri dolan konuşsun.
Nasıl gurur duymaz, ben Türk'üm diyen,
Hem suyunu içip, ekmeğin yiyen,
Can atar görmeye, nâmını duyan,
Horlanıp, köşede kalan konuşsun.
Biz yaparsak, âlâsını yaparız,
Şuna, buna değil, Hakk'a taparız,
Gayrısını ilelebet teperiz,
Gayretini Hakk'tan alan konuşsun.
Gıyabî hoyratça kalem oynatır,
Dostu gülümsetir, düşman ağlatır.
TOGG'undurup ince ince söyletir,
Varsın biçareler yalan konuşsun.
Mustafa Özkahraman
DUYGU DAMLASI
DİLİMİZ: Son 40 yıldır İngilizce, Almanca, Arapça, Kürtçe, Yunanca, Farsça, Gürcüce, Rusça, İtalyanca dillerini merak ettim. Vakit buldukça internette yer alan dil bilgisi kaynaklarını okuyor ve dinliyorum. Türkçe son bin yılda Arapça, Farsça, Yunanca, İtalyanca, İngilizce, Fransızca, Almanca gibi dillerle karışmış onlara kelime vermiş ve onlardan kelime almış. Bu aslında Türkçe’nin bir yeteneği bir başarısıdır.
Dünyada 350 milyon kişi Türkçe konuşup yazıyor. Türk dili ile açıklanamayacak bir mefhum, hadise, kavram, olgu , olay yoktur. Yusuf Has Hacip bundan bin sene önce Kutadgu Bilig'i Türk milletine, Firdevsî’nin meşhur Şahnâme eseri gibi bir eser hediye etmek arzusu ve Türkçenin kudretini göstermek niyetiyle yazmıştır. Aynı durum daha sonra Karahanlı ülkesinde yazılan Atabetü'l-Hakayık gibi eserlerde de kendisini göstermektedir. Osmanlıca da aslında “Osmanlı Türkçesi” olarak söylenir ve içerisinde Arapça ve Farsça kelimeler olmakla birlikte Türkçe anlaşılmaktadır. [Ali Özdemir]