Jules Verne’in, bilim kurgu tarzında yazdığı iki meşhur eseri vardır. Biri, Ay’a Seyahat, diğeri Denizler Altında 20.000 Fersah… Yazarın yaşadığı devirde, denizlerin altına inmek de, Ay’a seyahat etmek de hayaldi. Aradan geçen yüz elli seneye rağmen bırakın Ay’a gitmeyi, denizlerin altındaki büyük güzellikleri görebilmek bile birçok insan için hâlâ hayal…
Ama insanlığın böylesi konulara merakı var. Bilinmezleri bilmeyi çok seviyor insan, çok merak ediyor… Geçenlerde bir haber çıktı. Bilmem, duydunuz mu? Mars’a gitme çalışmalarını askıya alan NASA, yeni rotasını Ay’a çevirmiş. Bak, bak, bak… Herifler, “Mars’a gidemedik bari Ay’a gidelim” demişler. Aslında tek amaçları, kendilerine inanan ve güvenen insanları bir şekilde ellerinde tutmak ve onlara yeni hedefler göstermek. Gösterdikleri hedefe bakın: Güya 50 yıl önce gittikleri yer… O zaman Ay’a gitmek sizin için çocuk oyuncağı olmalı. İnsanlı bir uzay gemisi gönderseydiniz ya… Neden insansız gönderiyorsunuz? Çünkü kimse boş hayaller uğruna kurban olmak istemiyor. Hoş, daha aylardır onu da gönderemediler. Sanırım eskiden insanları inandırmak daha kolaydı. Şimdi bu, internet çağında, biraz daha zorlaşmış gibi görünüyor. Aklıma Necip Fazıl Üstadın Feza Pilotuna yazdığı meşhur şiiri geliyor… Ama önce bu anlaşılmaz âlemi anlatan Çile şiirinden birkaç dörtlük okuyalım:
“Bu nasıl bir dünya, hikâyesi zor;/ Mekânı bir satıh, zamanı vehim./ Bütün bir kâinat muşamba dekor,/ Bütün bir insanlık yalana teslim.” *"Evet, her şey bende bir gizli düğüm;/ Ne ölüm terleri döktüm, nelerden!/ Dibi yok göklerden yeter ürktüğüm,/ Yetişir çektiğim mesafelerden!” *"Atomlarda cümbüş, donanma, şenlik/ Ve çevre çevre nûr, çevre çevre nûr./ İç içe mîmârî, iç içe benlik;/ Bildim seni ey Râb, bilinmez meşhur!”
Bu duygular içerisinde Feza Pilotu’na yazıyor şiirini ki son iki beyti şöyle:
“…Ve mekândan arınmış ve zamandan ilerde,/ Fezayı teslim alma sırrı bizimkilerde./ Bizimkiler ışığa gem vurur da binerler;/ Yerden göğe çıkmazlar, gökten yere inerler…”
İhsan Ağır
ŞİİR
BU YOLDA
Bildiğim bu yolda hızla giderken
Sakın karışmayın işime benim.
Elimde kavalım koyun güderken
Sakın bulaşmayın düşüme benim.
Şehirler sizlerin dağlar benimdir
Haftalar sizlerin çağlar benimdir
Ballar sizin olsun yağlar benimdir
Sakın el sürmeyin aşıma benim.
Dünyanın yükünü taşısam bile
Yarama kül basıp kaşısam bile
Şubat soğuğunda üşüsem bile
Sakın dokunmayın kışıma benim.
Elemle maziye koştuğum zaman,
Çaresiz dertlerle piştiğim zaman,
Ayağım takılıp düştüğüm zaman,
Sakın üşüşmeyin başıma benim.
Kadir Fidan der ki: “Aklım yerinde,
Helal lokma buldum alın terinde,
Şüphesiz göçerim günün birinde.
Sakın aldanmayın yaşıma benim.”
Kadir Fidan-Dağların Şairi
SAĞLIK OLSUN
BAL: Bal arısının çiçek nektarlarından topladığı özsu içindeki sakarozun, arının midesinde değişme (invesiryonu) ile meydana gelen maddeye bal diyoruz. Bir kovanda bulunan üç cins arıdan işçi arılar petekleri bal ile doldurur ve gözlerinin üstünü balmumu ile örterler. Sonbaharda kovandan alınan peteklerdeki bal, ya ısıtılarak (eritilmiş bal) veya sıkılarak yahut da santrifüj ile (süzme bal) elde edilir. Açık sarıdan kırmızımsı sarıya kadar değişen renkte, kendine has özel kokuda, tatlı lezzetli, koyu şurup kıvamında bir sıvıdır. Tazeyken şeffaf olduğu hâlde zamanla içinde glikoz kristalleri teşekkül ederek yoğun bir hâl alır. İçerdiği maddelerden ve vitaminlerden dolayı besleyici olarak kullanılır. Özellikle çocuklarda yumuşatıcı bir etkisi vardır. Mideyi ve gözleri kuvvetlendirir, balgamı keser, boğaz ağrılarına iyi gelir. Bal bütün hastalıkların ilacıdır. Hadis-i şerifte; “ölümden başka her derde şifadır” buyuruldu.