Akıl mantık almıyor bazı insanları. Allah rızka kefil olduğu hâlde. Rızık endişesi yaşıyorlar.
İmanın gitmesinden, ahiret gününün çetin azabından korkmuyorlar hatta akıllarının ucundan bile geçmiyor. Sarılmışlar dünyalık meselelere. Karnımı nasıl doyururum, nasıl görevde yükselirim, nasıl yapayım da kendimi gösterip öne çıkayım derdindeler. Bu insanlar kendilerini bu kadar günübirlik yarar ve menfaate ayarlamışlar ki, ne eskiye dönüp vefa ile ilgili bir kaygı yaşıyorlar ne ileriye dönük bir hedef bir plan ve bir vizyon düşünüyorlar.
Öyle olunca da insanlar arasındaki iletişim de günübirlik oluyor. Hatta insanlar arasındaki iletişim insanların kişilikleriyle kimlikleriyle değil işle ilgili oluyor. Bu sebeple işi var iken dün övdüğü yere göğe sığdırmadığı insanları beklentilerine ters düştüklerinde en büyük düşman ilan edebiliyorlar.
Bu insanların pirincin içindeki beyaz taştan bir farkı yok. Kendi ikballeri için her türlü fitne ve fesadı çıkaran bu insanlar aynı zamanda kendi çıkarları için gerekirse kendi ailesini, dost ve akrabalarını karşıya alıp yerin dibine sokabilir. Bazen diyorum bu insanlar hiç mi ölümden sonrasını düşünmez. Oysa ki bu dünyadan götüreceğimiz iki metre bezden başkası değil. Büyük şair Yunus Emre ne demiş:
"Ana rahminden geldik pazara/Bir kefen aldık döndük mezara."
Çok anlamlı ve büyük öğütler içeren bu mısralar neden kimsenin umurunda değil? Herkes boğazının derdinde. Nasıl daha çok para kazanırım derdinde. Oysaki dünyalık işleri bir kenara bırakıp hayatımıza çekidüzen vermemiz lazım. Allah hepimizi doğru yoldan ayırmasın. Yanlış yolda olanları da doğru yola iletsin.
Abdullah Karakoç
Empatik yoksul
Benim gömleğimi giy de,
Gör hele bak nice olur.
Şefkat ararsın bir tüyde,
Her nesne bir hoca olur.
Yokuş çıkmaz olur dizin,
Kimselere geçmez sözün,
Haritaya benzer yüzün,
Gencelmeden koca olur.
İş güç durur köşe bucak,
Ele serin, sana sıcak,
Söner yavaş yavaş ocak,
Duman tütmez baca olur.
Çalım sattığın niceler,
Gülistanda hep goncalar,
Ayağında karıncalar,
Komşu kızı 'ece' olur.
Yaşadım ya, yaşadım say,
Yaşa yeni başladım say,
Kabristana beş adım say,
Aydınlığın gece olur.
Gıyabî ölmeden evvel,
Giydirmeli nefse çuval,
Çoban çalar şimdi kaval,
Ahret dağı yüce olur.
Mustafa Özkahraman
AFŞİN BEY (Bekçioğlu); Selçuklu kumandanlarından. Doğumu, yetişmesi ve ölümü hakkında kaynaklarda fazla bilgiye rastlanmaz. Horasanlı bir Türkmen ailesinden geldiği bilinmektedir. Afşin Bey, 1016-1021 seneleri arasında Çağrı Bey kumandasında batıya yapılan seferlere katılmıştır. 1064’te Emir Gümüştigin ile birlikte Anadolu’da gaza ile görevlendirilmiştir. Malatya yakınlarında Bizans ordusunu bozguna uğratmış, 1067’de Kayseri’yi ele geçirmiş ve Kilikya’ya girmiştir. Büyük Selçuklu Sultanı Alparslan, Afşin Beyin bu zafer ve fetihlerini haber alınca, çok sevindi ve gazasını tebrik etti. Daha sonra Alparslan, Afşin Beyi kendisine karşı isyan eden Erbasan’ı takip için vazifelendirdi. Afşin Bey, 1071’de Malazgirt Zaferine de katıldı ve büyük hizmetleri oldu. Sultan Alparslan’dan sonra Melikşah’ın maiyetine girdi.
Afşin Beyin daha sonraki hayatını nasıl geçirdiği kaynaklarda belli değildir.