Beş dakika sabredebilselerdi

Sesli Dinle
A -
A +

Sabır kavramına dinimiz çok önem vermiş aynı şekilde sabredenlere de büyük mükafatlar vadedilmiştir. Sabır kavramını ele aldığımızda sabır, namaz gibi, oruç, hac ve zekât gibi şeklî bir ibadet değildir. Yani rükuu, secdesi yok, ihrama girmesi, Kâbe’yi tavafı yok vb. Ama sabredenlerin mükafatı ödülü hesapsız ve sınırsızdır buyuruluyor...

 

Sabır, şekli olan bir ibadet türü olmasa da taşıdığı anlam çok büyüktür. Sabredildiği takdirde büyük cinayetler, kırmalar dökmeler olmayacaktır. Yıllar önce hapishaneye din kültürü dersi vermek için gittiğimde oradaki yaşlı bir amcanın bana söylediği sözü hiç unutmuyorum:

 

“Hocam! Buradaki mahkûmların birçoğu 5 dakika sabredebilseydiler burada olmayacaklardı.”

 

Sabır, çok farklı bir kavramdır. Bunu normal hayatın akışıyla anlatmaya çalışırsak anlayamayız. Çünkü insan genellikle gördüğünü devam ettirerek olayı anlamaya çalışır. Şöyle ki: Kışın bir ağacın dalına dokunun. Kurudur. Düz mantığa göre bir ay sonra daha da kuruyacaktır. Üç ay sonra kupkuru olacaktır, olmalıdır. Oysa üç ay sonra o kuru dal canlanıp yeşerecek, çiçek açacak ve meyve verecektir.

 

İnsan düz mantıkla bir konuyu ileri taşırsa karamsarlığa girer. Örneğin, bakıyorsunuz hayat zordur. İleriyi düşündükçe daha da zorlaşacağını hesaba katarak sizi bir ümitsizlik kaplar. Nitekim intihar edenlerin çoğu, o gün için değil gelecekteki umutsuzluğu kafasında büyüttüğü için bunu yapıyormuş. Sabır, dert ve elemi şikâyet etmemektir. İnsan üç şeye sabrederse, büyük derece kazanır:

 

1- Herhangi bir belâya sabretmek. Belâya çare, devâ aramak, dua etmek, sabır sevabını azaltmaz. 2- İslâm bilgilerini öğrenirken zahmet çekmeye ve ibadetleri yapmaya sabretmek. 3- Günah işlememek için sabretmek...

 

Sabrederseniz birçok beladan kurtulursunuz... Tevazu etmek aynı zamanda sabretmektir.

 

     Abdulvasih Duran

 

 

 

 

 

ŞİİR

 

 

 

          ATEŞ

 

 

 

Yanan dumanın ben, senin için yanan

 

Başucundaki yanan mumun ben

 

Hasta yatağında seni yakan ateş ben

 

Senin beni yaktığın ateşin bir zerresi...

 

 

 

Dünyam, havan her şeyim bir bakışın,

 

Gecemin gündüzü özlem sebebim,

 

Hesap edemem sevabım günahım

 

Ezelim ebedim bugünüm yarınım...

 

 

 

Yokluğun ölümüm yokluğum bitişim,

 

Karanlığın girdabında kayboluşum.

 

Havasız kalışım nefesim kesilmesi,

 

Son nefesim bittiği öldüğüm an...

 

 

 

Bedende hücrelerim, ağzımda dilim

 

Dermeye kıramam bağbanda gülüm,

 

Kırılır sensiz kolum kanadım elim,

 

Ateşlere yanarım ah ne hâldeyim...

 

 

 

     Lütfü Yarar

 

 

 

 

 

GÜZEL YURDUMUZ

 

 

 

BAYBURT: Doğu Karadeniz bölgesinin iç kesiminde yer alan ve Doğu Anadolu ile geçiş bölgesinde bulunan bir ilimizdir. İlin kuzeyinde Trabzon ve Rize, doğusunda Erzurum, güneyinde Erzincan, batısında Gümüşhane yer alır. Trafik kod numarası 69'dur. Bayburt ismi, tarihî kaynaklarda değişik şekilde geçmektedir. 1071 Malazgirt Zaferinden sonra Türkler, 1072'de Bayburt'u fethetti. Osmanlıların son devirlerinde Rus işgaline uğradıysa da 1918'de kurtarılmıştır. Gümüşhane'ye bağlı ilçe merkeziyken 14 Ağustos 1989'da il merkezi haline getirilmiştir. Memleketimizde örf ve âdetlere sıkı bağlı olan illerimizden birisi de Bayburt'tur. Bayburt ve çevresinde dinî günlerde cirit oynanır. Manda güreşleri de eskiden beri yapılmaktadır. Yörede oynanan halk oyunlarının genel adı "Bar"dır. Cürütme, Tümerağa, Hoşbilezik, Sallama, Serçe barı, Dello, Hançer barı, Dallar meşhur oyunlarıdır. El sanatları ve dokumacılık önemli yer tutar. İhram ve kilim dokumacılığı, bakır işlemeciliği çok meşhurdur.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.