Cemil Meriç “Bu Ülke” eserinde, eski Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun elli yıl başbakanlık ve dışişleri bakanlığını yapmış Prens Klemens von Metternich’in bir mektubunu bize aktarır. Aslı uzundur ancak bir kısmında Metternich, Türkler için şu sözleri sarf eder; “İmparatorluk günden güne zayıflamaktadır. Onu bu hâle düşüren sebeplerin başında Avrupalılaşma zihniyeti gelir. Avrupa'yı örnek olarak almamalıdır. Batı kanunlarının temeli Hıristiyanlıktır. Size hiç de uymayacak olan müesseseleri koymak için eskilerini yıkmayınız. Siz hak bellediğiniz yolda ilerleyin. Türk kalın. İthal malı ıslahattan kaçının. Bu gibi ıslahat Müslüman memleketlerini ancak felakete sürükler. Onlardan hayır gelmez sizlere.”
İşte o zamanlardan kalma Batılılaşma merakımızı tescilleyen bu öğütler ve bugün hâlâ “çağdaş” gözükmek adına evlerine çam ağacı dikerek Noel’i kutlayan ve aynı noktada saydığımızı gösteren insanımız… Acaba biliyorlar mı ki, bir rivayete göre İsa aleyhisselâmın bir çam ağacına ineceği söylentisinin yayılıp insanların evlerine inmesini talep etmesi ve ağaçların içeri alınıp süslenmesiyle yaygınlaşmış olduğunu… Biliyorlar mı ki, bu kültür emperyalizminin kökenlerinin Antik Roma’da 900 sene boyunca kutlanan “Saturnlia Şenlikleri”ne dayandığını… Ayrıca bu şenliklerin ilk 17-25 Aralık tarihlerinde kutlanmış olup amacının, ahlaki normların dışına çıkarak kurulu düzeni bozmak olduğunu ve mahkemeler durdurulup mülke zarar verme, yaralama gibi suçlar cezalandırılmadığı gibi, halkın; kurbanlar seçip vahşice öldürülmesi ile sonuçlandığını. Tabii sınırsız şarap ve her türlü ahlaksızlık da cabası… Yunan yazar, şair ve tarihçi olan Lucian da bu şenliklerde insan şekilli kurabiyeleri tüketmenin âdet olduğunu aktararak bugün hâlâ yılbaşlarında sıklıkla tüketildiğini belirtiyor…
İşte Pagan ritüellerinin modern reenkarnasyonu olduğunu bilmeyen veya umursamayan kitleler sebebiyle günümüze ulaşmış bu yortu, her sene ülkemizde kutlanmaya devam ederken, “Kim bir kavme teşebbüh ederse [onu taklit ederse] o kavimden olur.” Hadis-i şerifini tekrar hatırlatmamıza fırsat veriyor…
Mücella Pamukoğlu
ŞİİR
YOL VE YÜK
Madem gideceksin dönülmez yola,
Yükünü hafiflet, yâre giderken,
Neyin peşindesin bilmem ki hâlâ,
Dilini latif et, yâre giderken…
Yüklerle çıkılmaz bu uzun yola,
Dünya bir gurbettir, orası sıla,
Yetimle yoksulla girip kol kola,
Sevgiyi katık et, yâre giderken…
Günaha gark oldun ömür boyunca,
Sağır olurdun hep ezan duyunca,
Cemaat tabutu taşa koyunca,
Uyanırsın elbet, yâre giderken.
Kaçış yok belli ki ölüm var burada,
Hani ya babanın babası nerede?
Çobanını dinle, yem olma kurda,
Bari bir tevbe et, yâre giderken.
Gıyabî son durak, geldik nihayet,
Sen bir sefil kulsun, ondan inayet,
Son nefeste bekliyorsan hidayet,
Geceyi ihya et, Hakk’a giderken.
Mustafa Özkahraman
ESKİMEZ KELİMELER
MÜTALAA: 1. Etüt. 2. Herhangi bir konu üzerinde ayrıntılı düşünme ile oluşan görüş ve yorum. 3. Herhangi bir konu üzerinde ayrıntılı bir biçimde düşünme.
SEFARET: Elçilik.
SADARET: Vezirlik, Başvezirlik… Osmanlı Devleti zamanında Başvekillik makamına verilen isim. Öne geçme, başta bulunma.
MAHRUM: Maddi veya manevi nimetlerden uzak kalmak… Malı bereket bulmaz olan bedbaht. Kurtuluştan nasibi olmayan… İffetinden dolayı zengin zannedildiği için sadakadan mahrum olan.
MAİL: Eğik. Bir tarafa eğilmiş. Eğri. Meyilli. Hevesli. İstekli. Düşkün. Benzer.
MERHEM: Melhem. Deriye, yaraya sürülen ilâç. Mecazi anlamda acıyı teskin eden şey. Kederi, derdi gideren.