Güzel günler yakında... Ne kadar sürer ya da ne kadar mutlu eder beni bilemiyorum. Kalbim tam olarak ne ile mutmain olur? Hangi duygu beni ben yapar? Hangi mevsim beni ısıtır?
Hangi güneş benim için doğar? Gün aydınlanır da ben aydınlanır mıyım bilmiyorum. Yıllar geçer de benim bu hüznüm geçer mi?
Diyorlar ki okuduğum kitaplarda çokbilmişler: “Üzgün olmak istiyorsanız siz geçmişinizle yaşayın. Kaygılı olmak istiyorsanız hemen gelecekle yaşayın. Huzurlu olmak istiyorsanız şimdiyi yaşayın. Çünkü bu günün tekrarı yok”
Ben de biliyorum anı yaşamak lazım… Ama ben o an içinde yorgun ve bitkin isem o anı nasıl yaşayacağım? Nereden bileceğim, kime soracağım hangi yollar beni düzlüğe çıkarır? Dağları aşıp denizlere mi ulaşırım? Hangi deniz benim derinliğimi aşabilir? Bir akarsu olsam aksam gitsem okyanuslara kim beni durdurabilir?
Hatırıma Necip Fazıl Üstadın Ay’a çıktığı için kendini bir şey zanneden ''Feza pilotu''na yönelik fizik ötesiyle ilgili mısraları gelir:
“… Uzakları yenmiş Fatih edasındasın,/Dipsizliğin dibini bulmak sevdasındasın.../Allah'a dil çıkarır gibi küstah bir yarış.../Farkında değilsin ki, Ay Dünya'ya bir karış./Fezada milyarlarca ışık yılı mesafe;/Seninki, saniyelik zafer, ilmi hurafe (uyduruk)…”
Bu yerler, bu yollar, bu insanlar beni mutlu etmedi. Bu hava, bu su, bu toprak beni beslemedi. Bu şehirler bu sokaklar yuttu beni. Beni ben yapan her şey yerle yeksan etti beni. İçimdeki bu yılgınlık ile nasıl ve nereye kadar baş edeceğimi bilmiyorum. Yıldıran ve yoran herkese ve her şeye öfkemi nasıl durdurabilirim bilemiyorum. İçimdeki kırıp dökmek, silip atmak, yakıp yıkmak isteğimi de dindirebilir miyim? Sanmıyorum… Yine bir çift tatlı söze, bir çift güzel bakışa içleniyorum. Yine de umudumu taş kadar sağlam tutuyorum. İçimin yangınına su taşımaya devam ediyorum. İçimin yangınını söndürecek bir damla sudan medet umuyorum. Kimseden bir şey beklemeden, kimsenin yoluna çıkmadan, kimsenin ayağının altında dolaşmadan... Ben bir bana yüküm. Bir bana nazlanır, bir bana nazım geçer. Bir bana ahım. Bir bana isyanım. Tek kendime itimadım ve inancım…
Zeynep Demirci
ŞİİR
Yazık etmeyin kendinize
Yazık etmeyin kendinize
Fedakârlık,
Başka bir deyişle
Özveri…
Niçin,
Ve kimin için;
En önemlisi de
Değer mi?
Fedakâr mısınız?
Bir başka deyişle
Özverili?
“Evet”se cevabınız
Aklınıza şaşayım sizin,
Kusura bakmayın ama
Siz bir kaybedensiniz!
Yapmayın hanımlar,
Yapmayın beyler…
Yapmayın bu kötülüğü yakınlarınıza,
Yapmayın bu kötülüğü arkadaşlarınıza
Dostlarınıza!
Yazık etmeyin sevdiklerinize
Yazık etmeyin kendinize!
Hüseyin Erkan
TARİHTEN BİR YAPRAK
UKRAYNA: Çeşitli devletler 1917-21 arasında Ukrayna’nın hâkimiyetini ele geçirmek için çalıştılarsa da başarılı olamadılar. Ukrayna 1924’te Sovyetler Birliğini meydana getiren 15 cumhuriyetten biri oldu. Stalin döneminde bölgede baskılar arttırıldı ve Ukraynacanın kullanımı yasaklandı. Alman-Sovyet Saldırmazlık Paktı'nın 1939’da imzalanmasıyla Polonya’nın hâkimiyeti altında bulunan Doğu Galiçya ve Batı Volniya toprakları Ukrayna Sovyet Sosyalist Cumhuriyetine bırakıldı.
1941 Haziranında Rusya’ya saldıran Almanlar kısa sürede Ukrayna’yı işgal etti. Başlangıçta Ukraynalılardan destek gören Almanlar, daha sonraları gerilla direnişiyle karşılaştı. Almanların savaş sonunda mağlup olmaları üzerine bütün Ukrayna toprakları Rusya’nın hâkimiyetine girdi.
1989’da Rusya’da başlayan reformlar Ukrayna’da da köklü değişikliklere sebep oldu. İlk çok partili seçimler yapıldı. Ülke yeni bir siyasi ve ekonomik döneme girdi. Ukrayna 1991’de bağımsızlığını âlân etti ve aynı sene Bağımsız Devletler Topluluğunun kurucuları arasında yer aldı.