Okumayan bir toplum... Sosyal medya... Sanal âlem... Dijital kanallar buralarda gezinip duran milyonlar boşa harcanan milyonlarca saat... Ben size bizim kuşağımızı anlatayım biraz... Sokakta olabildiğince oyun oynuyorduk. Tek şart hava kararmadan önce eve dönmekti. Cep telefonlarımız yoktu, sabit telefonlar ile ancak ihtiyaç olduğunda görüşüyorduk. Hiç kimse nerede gezindiğimizi bilmiyordu. Okulumuz öğle bitiyordu ve öğlen yemeği için evimize geliyorduk. Aramızda çıkan arkadaş kavgalarında düşmeler yaralanmalar filan olsa da bu sebeple hiç birbirimize küs olmuyorduk, kin tutmuyorduk. İşyerine alınan gazeteler akşam eve gelir tefrikalar okunurdu... Bilhassa pehlivan tefrikaları için ertesi günü iple çekerdik...
Çok değerli yazarlarımız vardı. Sosyal medya olamadığından bu güzel makale ve yazılar takip edilir fikir yorumları yapılırdı. Sahaflara gider saatlerce dergi ve kitaplar arasında zaman geçirirdik. Cep telefonlarımız, bilgisayarımız, internet ve chat odalarımız vb. yoktu onun yerine bolca arkadaşlarımız vardı. Şimdi gençlerin genel olarak sadece cep telefonları var... Bazı öğrenciler diğer öğrenciler gibi başarılı değildi ve bu yüzden sınıfta kalabiliyordu. Fakat bu yüzden kimse psikoloğa ya da pedagoga gönderilmiyordu. Kimsede o dedikleri türde hiperaktivite yoktu basitçe o okul yılını tekrarlıyordu...
Yürüyerek veya bisiklet ile uzakta oturan arkadaşlarımızı ziyaret edebiliyorduk, kapılarını çalıp hatta çalmadan anlık selam verip “n’aber” diyerek görüşüp konuşup oyun oynamaya gidebiliyor veya çağırabiliyorduk. Tek kale üzerine maç yapardık ve birisi takıma alınmadığında psikolojik travma oluşmuyordu. Dünyanın sonu gelmiyordu. Özgürlüğümüz, üzüntülerimiz, başarılarımız görevlerimiz vardı ve bunlar ile yaşamayı öğreniyorduk...
Tüm okuyanlara selam ve saygılarımla...
Erol Bağlı/Korkuteli-Antalya
Tarihi öğrenmek iyi bir şeydir. Önemlidir. Gereklidir. Tarih, acısıyla tatlısıyla sevinciyle hüznüyle geçmişteki yaşanmışlıkları öğrenerek geleceğe yön vermede o yaşanmışlıklardan istifade edebilmek içindir. Tarihi tarihçiler yazar ama yaşayanlar bundan haberdar değildir... Dolayısıyla tarihi yazanlar tarihi yaşayanlar kadar tarihi bilmez... Bir de tarihi okuyanlar dinleyenler vardır ki onlar kendilerine anlatılanlarla yetinmek durumundadır. Hele bir de kendine anlatanlar bilerek bilmeyerek yanlış anlatıyorsa, yalan söylüyorsa, yanılıyorsa... Bu noktada en acı olan ise kendi tarihinizle ilgili kendi kaynaklarınızın yetersiz olduğu dönemlerde başkalarının sizin tarihinizle ilgili yazdıklarını alarak tarihinizi öğrenmek durumunda kalmaktır... Kendi tarihini ne kadar eski olursa olsun kendi öz kaynaklarından okuyup öğrenebilenler çok bahtiyardır aslında...