Geçen sabah TRT’yi izlerken “özü sözü insan” diyerek yola çıkılan programlardan birine rastladım. “Bu toprağın sesi” isimli bir programdı… Cumartesi günleri yayınlanıyordu… Sabah erkenden yayınlanan programı açtığımda bir bahçıvan amca ile konuşuluyordu. Ağaçlara aşı yapmanın mevsimini anlatıyordu… Aklımda kaldığı kadarıyla martta başlayıp eylül ekime kadar aşı yapılabiliyormuş. Aşılarla birlikte ağaçlara su yürümesinden söz ediyordu… “Üç cemrenin de düşmesi lazım” diyordu… Düşündüm, hayli yaşlı bir amcaydı… Tecrübe doluydu ama “inşallah o amcadan bu konuda kendi evlatları, torunları başta olmak üzere yakınları da istifade eder” diye düşündüm.
Program sunucularından bir başkası bir tavuk kümesi sahibini getirdi ekrana. Bu defa tavukçuluk yapan kimse, gelecek için ümit vadeden genç bir kardeşimizdi… Tavuklara nasıl bakıldığını, nasıl yemlendiğini, yumurtaların nasıl toplandığını filan anlatıyordu. Sunucunun dediğine göre bu kadar temiz bir kümesi ilk defa görüyormuş. Sonra konuyla ilgili tarım il müdürlüğü yetkilisiyle görüştüler. Görevli beyefendi dedi ki: “Önemli olan hastalanmadan önce tedbir almak. Hastalığın tedavisi de çok zor telefatı da çok fazla oluyor” Kanatlı hayvanlarda hastalık çok çabuk yayılıyormuş. “Öyle ki hastalık giren bir kümese sabah girdiğinizde bir bakmışsınız kümesin yarısı telef olmuş olabilir” dedi. Ne korkunç şey değil mi? Bunun için temizliğe ve hijyene önem verilmesi tavukların hastalanmaması için koruyucu tedbirlere dikkat edilmesine ısrarla vurgu yaptı.
Sonra bildiğimiz mandalinadan tam on sekiz çeşit ürün elde eden iki hanım üretici ile görüştü bir diğer sunucu. Kabuğuyla birlikte mandalina dolmasını mı izlersiniz? Mandalina reçelini mi? Mandalina ekşisini mi? Mandalina tarhanasını mı? Saymadı orada tek tek ama “tam 18 çeşit ürünümüz oluyor” dedi. Onları ambalaj yapıp pazarlarken ülke ekonomisine katkı sunmaları çok sevindirici değil mi? Düşündüm de gereksiz birçok yarışma programı yerine insanlarımıza hayatın içinden böylesi programlar yapılsa ne olur?
F. Betül Tuğcu
ŞİİR
KORKARIM
Nerede şöyle bir, çaresiz görsem,
Yüreğim kan ağlar, içim burkulur.
'Üç kuruşluk' derler dünyayı sorsam
Açtan değil, açgözlüden korkarım.
Çoğu, ‘çok’u rüyasında göremez.
Ama haram kursağından giremez.
Şükreder her hâle, kimse bilemez,
Feraseti olanlardan korkarım.
Nice anlar var ki sanki asırdır.
Kimileri vardır mücessem sırdır.
Sırat köprüsü ki incedir dardır,
Evler yapan Emre’lerden korkarım…
Derdini kendine bile söylemez.
Ruh hekimi olsa derman eylemez,
Onu haktan başka, kimse bilemez,
Ayan olmayan gizliden korkarım…
Dilerlerse Rabbim “kün” der oldurur.
Doluyu boşaltır boşu doldurur,
Nefsini ölmeden önce öldürür,
Allah’tan korkmayan kuldan korkarım…
Ömer Reşat Altınok
ESKİMEZ KELİMELER
BERZAH: Arapça kökenli kelime olup TDK’ya göre 1. Coğrafya olarak kıstak, anlamındadır. 2. Dinî inanışlara göre (yani inancımıza göre) ölenlerin ruhlarının kıyamete kadar bulunduğu yer anlamındadır. Dinî literatürde kabir. Dünya ile ahiret arası. Perde, sıkıntılı yer, iki yer arasındaki geçit, engel gibi anlamları vardır.
HADİSAT: Yeni olan şeyler. Hâdiseler.
TEMADİ: Devam etmek. Sürüp gitmek. Uzamak. Uzak olmak.
TECESSÜM: Cisim şekline girmek. Maddeleşmek. Göz önüne gelmek. Cisimleşmek.
HÜLASA ETMEK: Bir şeyin, bir bahsin özü. Kısaca esası.
MÜEYYED: Teyit edilmiş. Doğrulanmış. Kuvvetlendirilmiş. Sağlam. Sağlamlaştırılmış. Yardım görmüş.