Bugün savaş çıksa cepheye değil bankaya koşup ilk uçakla ülkeyi terk edecek olanlar başta “Araplar ülkelerinden kaçıyor" diyor. Arsasına değerinden üç kuruş fazla para verseler kimin aldığına bakmadan satacak olanlar "ama Filistinliler topraklarını sattı” diyor. Daha babalarının mirasını paylaşamayıp birbirine düşenler Müslümanların birlik olmadıklarından söz ediyor.
Çocuğuna "burada iş miş yok evladım oku yurt dışına git kurtar kendini" diye akıl veren ebeveynler vatan sevgisi konusunda ahkam kesiyor.
Daha şeytanla savaşında yorgana galip gelemeyenler "açın kapıları gidip savaşalım" diyor. Herhâlde teknolojiyi ve savaşın şekil değiştirdiğini at üstünde kılıç sallanmadığını bilmiyor. Slow müzik eşliğinde ölen çocuklara ekrandan ağlayanlar mahallesinde gördüğü mülteci çocuğa nefretle bakıp "defolup gitsinler ülkelerine" diyor. Depremzedelere evini yüzde üç yüz arttırarak kiraya verenler, insanlıktan söz ediyor. Savaşın ortasında hastanede yatan küçücük çocuk "Ben korkmuyorum çünkü bu Allah'ın imtihanı... Biz Müslümanları imtihan ediyor. Tahammül edip edemeyeceğimizi görmek istiyor" diye inanan iman eden çocuk, o hâliyle aslında hepimize eğer ibret alırsak alabilirsek unutulmayacak bir ders veriyor. Aynı durumda olsak, bırakalım aynı durumu en ufak zorlukta kaçımız bu teslimiyete bürünürüz?
Sofrada çeşit az diye sızlanan çocuklarımızdan kaç tanesi bu teslimiyeti gösterebilir? Ağlayalım da en çok biz kendi hâlimize ağlayalım. Nasırlaşmış yüreklerimize ağlayalım. Küflenmiş vicdanlarımıza, körelmiş idraklerimize ağlayalım... Zihin ve ahlak işgaline uğrayan bizlere. Konfor batağına saplanan gençlerimize. En ufak zorlukta psikolojisi bozulan çocuklarımıza. Dinimizi öğrenmek için gayret göstermeyişimize, gevşekliğimize, tembelliğimize ağlayalım.