Son otuz kırk yılda beslenme ve gıda konusunda bilimsel alanda çok yönlü çalışmalar, araştırma ve buluşlar yapılmıştır. Bu çalışmalardan elde edilen önemli sonuç şudur: Gıdadan mümkün mertebe işleme tabi tutulmadan natürel (doğal) olmasının sayılamayacak kadar faydaları ortaya çıkmıştır. Doğal olarak alınan gıdaların vücudumuzun sağlıklı çalışmasında, hastalıklara karşı direnç göstermede, bağışıklık sisteminin kuvvetlendirilmesinde, kalp ve damar hastalıkları riskinin azalmasında tahminlerimizin çok çok üstünde faydaları vardır.
Bu gıdaların bazılarının hazırlanmasında, taşınmasında ve muhafaza edilmesinde (korunmasında) fazla etkimiz ve katkımız olmayabilir. Fakat elimizin altında bulunanları (evimizde, bakkalda veya marketlerde kolayca ulaşabildiklerimizi) iyi değerlendirmek bizim irademiz dahlindedir. Bunlardan biri de buğdaydır.
Ülkemizde 500’e yakın buğday çeşidi vardır. Her bölge ve iklim kuşağında farklı türleri yetiştirilir. Dünyada da stratejik açıdan önemli bir yer tutar. Buğdaya farklı işlemler uygulayıp birçok alanda faydalanabiliriz. Buğday beslenmemizin temelini teşkil eder. Buğday protein, nişasta, fosfor, B grubu vitaminler yönünden zengin olmakla birlikte A, D vitaminleri ve kalsiyum da içerir.
Buğday, içinde bulunan proteinler sayesinde yetişkinlerde vücut ağırlığını korur. Gençlerde ise büyümeye yardımcı olur. Ayrıca nişasta deposu olmasıyla vücudun enerji ihtiyacını karşılar. İçerdiği yağlar vücutta yapıtaşı olarak hücrelerin yenilenmesi ve doku elastikiyetinin artmasına yardımcı olur. Fazla kilolular için de iyi bir rejim (diyet) yemeği olabilir. Buğdayın yanında peynir ve meyve gibi gıdalar tüketerek besin ihtiyacının çoğu karşılanabilir. İçinde bulunan E vitamini ile de, vücut için çok zararlı olan ‘serbest radikal’ denilen maddelerin yaptığı tahribatları, hasarları önler. Bu maddeler hücrelerin zarar görmesine bozulmasına sebep olan etkiler gösterir. E vitamini ise bu maddeleri etkisiz hâle getirmeye yarar. Hücre yapısının korunmasına yardımcı olur. Bulgurun faydaları saymakla bitmez...
Dr. İsmail Maraş
ŞİİR
SEVDÂ MERHALEM
Gönlüm gönlüne eşsiz coşkuları gizliyor,
Ruhum ruhunu uzun zamandandır özlüyor..
Değil mi ki; bu dünya, üç gün sonra bitermiş,
Benim de ömrüm seni bulduğum demlerdeymiş..
Hani başlanan sözün noktası da söz imiş;
Ben sana başlayalı, nefesim gümüşleşmiş..
Bir bakışım seninle nasıl ışıldadıysa,
Baktığım duman bile güllere dönüvermiş..
Sen ömrümü dizginler, ruhumu benimsersin,
Sen gönlünden gönlüme koşar adım gezersin,
Bilmezler ki; benliğim seninle tamamlanır,
Şu sinemden cennete beyaz yollar serersin..
İşte bu benim sevdâ merhalemin vuslatı,
İşte bu sonsuzluğa yolculuğun ruhsatı..
Benim ömrümü alıp sonsuzum oluveren,
Cân-ı yekpâremdir hep gönlümün saltanatı..
Bir Asr'ın Asa'sı-Ahmet Sinan Arvas/Beylikdüzü
DUYGU DAMLASI
VAKIF NEDİR? Vakıf (Vakf) kelimesinin sözlüklerdeki karşılığı şöyledir: “Sahibi tarafından dinî şartlara uygun olmak kaydıyla hayırlı bir işe, hayır ve hasenata bırakılan mal ve mülktür.”
Bir kimsenin resmî bir senetle veya vasiyet yoluyla mallarını yahut mallarından bir kısmını, belirli bir gaye için tüzel kişiliğe sahip bir duruma getirmesi vakıf adını alır. Yani, bir kurumun yahut hizmetin sürmesini sağlamak gayesiyle, resmî bir belgeye ve belli şartlara bağlı olarak bırakılan mülk veya paraya "vakıf" denir. Vakıf yapana "vâkıf", vakfedilen şeye de "mevkuf" denir. Vakfın çoğulu "evkaf"tır. Vakfı idare edene "mütevelli", mütevelliyi kontrol edene "nazır", vakıf şartlarının yazılı olduğu belgeye de "vakfiye" adı verilir...