Usulca arkasına yaslandı İhsan dede. Yanında duran gözlüğünü taktı gözlerine. Her zamanki gibi usul usul gazetesini okumaya başladı. Pencerenin yanında oturuyor, durmadan okuyordu. Yanına gelen torununa:
-Bak burada çok güzel bir yazı var, bize oku da dinleyelim kızım, dedi.
Küçük kız bundan keyif alarak hemen aldı gazeteyi, okuyacağı yeri buldu, sesini düzeltti ve okumaya yeni geçmenin heyecanıyla okumaya başladı. Küçük kız, gazete yazılarını okudukça herkes onu tebrik ediyor o da sürekli okumak istiyordu.
Gazete faslı tamamlanınca İhsan dede içeriye gitti. Yılların terzisiydi. Emekli olsa bile sürekli bir meşguliyet buluyordu kendisine. Dikiş makinasının bulunduğu o küçük, mütevazı odasına girdi. Dikiş makinasının üzerindeki örtüyü kaldırdı ve işine koyuldu.
İşini çok sevmiş olacak ki bıkmadan usanmadan sürekli birtakım dikimlerle meşgul oluyor ve bunu büyük bir titizlikle yapıyordu. Dikiş makinasının sesi diğer odalara gelmeye başladığında kimileri için rahatsız edici olan bu ses küçük kıza ninni gibi geliyor, hatta bazen dedesinin yanına gidip onun ne yaptığını merakla seyrediyordu.
İhsan dedenin dikişe ara verdiği bir diğer zaman da kendisine getirilen mis kokulu Türk kahvesiydi… Kahvesini yudumlamak üzere işine ara verir, yanı başında açık duran ve saat başlarında haberleri sunan radyoya kulak kesilirdi…
Bir günün sonuna yaklaşılmış evde akşam yemeği vakti gelmişti. O gün küçük kız bir farklıydı… Mutfakta babaannesinin yanına gitmiş, hazırlanan yemekleri sofraya taşımaya yardım etmişti. Yerinde duramaz bir hâlde ve heyecan içindeydi. İhsan dede, ‘küçük kız da her şeyden yesin’ diye sofradaki yemekleri ballandırarak anlatıyordu. Küçük kız sabah okumadan aldığı o zevkten olacak yemek faslının bir an önce bitmesini istiyordu. Nihayet o an gelince:
-Dedeciğim, bugün ezberlediğim sofra duasını ben okuyabilir miyim, dedi.
Herkesin çehresi mutlu tebessümle doldu:
Dedesi:
-Oku tabii ki kızım, bakalım nasıl ezberlemişsin, dedi…
Umarım, o zamanın küçük kızı şu an kendisini anlattığı bu yazıyı, gazetenin o köşesinden dedesine, nasıl bir sevinçle okuyacak?
Hamide Beyza Yılmaz-Ankara
ŞİİR
NAMAZ
Rabbin emrine kulak ver,
Bedbaht olma uyan bir bak!
Ezan seni felaha çağırıyor,
De ki: “Rabbim sana geldim bak”
BEKLEYİŞ
İstemem günü, güneşi,
Varsın olsun, başkalarının,
Ben isterim huzuru, güzeli,
Hem dahi saygıyı, sevgiyi…
İstemem şafağı, gündüzü,
Varsın olsun insanların, tan vakti,
Ben isterim akşamı, geceyi,
Hem dahi imanı, sonsuz cenneti...
Abdulkadir Yılmaz/Samsun
BİTKİLERİN DİLİ
MANDALİNA: Türkiye’de yetiştiği yerler: Akdeniz bölgesi, Doğu Karadeniz bölgesi. Portakaldan daha küçük, toparlak veya yassı, sarı-turuncu renkli, usaresi tatlı, hoş kokulu bir meyvedir. Mandalina kabukları portakaldan ince olup, daha kolay soyulabilir, fakat az dayanır. Memleketimizde Alanya-Antalya-Mersin-İskenderun (Dörtyol) ve Rize bölgesinde yetiştirilir. Fakat Bodrum ve Mersin mandalinası meşhurdur.
Kullanıldığı yerler: Meyveleri şeker, organik asitler ve C vitamini ihtiva eder içerir. Çok sevilen ve yenilen bir meyvedir. Mandalina bağışıklık sistemini güçlendirir. Yeni hücre yapımına destek olur. Kemik erimesine karşı vücudu korur, demir emilimini artırır.