Çocuğumuz ne olsun?

A -
A +
Çoğu anne babanın ortak sorusudur bu:
“Çocuklarına kendilerine göre birer meslek seçmişlerdir kafalarında.
“Benim kızım doktor olsun, benim oğlum mühendis olsun!”
Neden?
Cevapları da hazırdır:
“-Ben doktor olmak istiyordum. Liseden sonra okutmadı ailem. İçimde bir ukde olarak kaldı. Ben olamadım; hiç değilse kızım doktor olsun!” ya da;
“-Ben mühendis olmak isterdim hep. Babam ille avukat ol diye tutturdu. Hiç düşünmediğim hâlde avukat oldum sonunda hiç değilse, oğlum mühendis olsun!"
Oldu mu sevgili anne, oldu mu sevgili baba?
Siz yıllar geçtiği hâlde, görüyorum, hâlâ biraz kırgınsınız annenize, babanıza.
Niçin mi?
“Ben doktor olmak istiyordum; okutmadılar, ben mühendis olmak istiyordum; bırakmadılar” diyorsunuz ya!
Anneniz, babanız size öyle yaptılar diye, sizin de çocuklarınıza böyle yapmaya hakkınız var mı?
Anne babanızın size yaptığı o dayatmayı aslında siz de çocuklarınıza yapmıyor musunuz?
“-Biz kötü şey yapmıyoruz ki! Çocuğumuzun okumasını istememiz suç mu?” diyemezsiniz.
Bir çocuğu, yeteneği olmadığı bir alanda çalışmaya zorlayamazsınız. Matematikte de edebiyatta da başarılı olabilir, onun hakkıdır
“O daha çocuk! İyiyi kötüyü nereden bilecek? Biz onun annesi babasıyız. Onun kötü olmasını ister miyiz hiç?”
Evet, ister misiniz? Hiçbir anne-baba istemez çocuğunun kötü olmasını. Ama farkında olmadan yapar çoğu anne baba bunu. Şu ya da bu sebeple, kendilerinin gerçekleştiremedikleri özlemlerini, çocuklarında gerçekleşmesini görmek istiyor aileler. Bir zamanlar, bastırılarak bilinçaltına atılmış arzulardır bunlar.
Yapmayalım sevgili anneler, babalar! Çocuklarımıza meslek seçmeleri konusunda baskı yapmayalım. Bırakalım; hevesleri, yetenekleri doğrultusunda istedikleri mesleği seçsinler.
Önemli olan, çocuklarımızın şu ya da bu mesleği seçmeleri değildir. Hangi mesleği seçerlerse seçsinler, adam olmalarıdır önemli olan.
Mesleğini sevmeyen kötü bir doktor olacağına, işini seven iyi bir işletmeci olsun! Yenilikleri araştırmayan sıradan bir mühendis olacağına, herkesin işine ve kendisine saygı duyduğu seçkin bir ustabaşı olsun.
Her şeyden önce, adam olsunlar, çocuklarımız! İyi insan, iyi yurttaş olsunlar! Siz de böyle düşünmüyor musunuz?
                 G. E.-İstanbul
 
 
ŞİİR
 
            Yavaş yavaş
 
Yavrum, sen dünyaya yeni gelince,
Dolaşır damarda, kan yavaş yavaş,
Zamanla gelişip aklın erince,
O zaman Rabbini an yavaş yavaş
 
Her zaman hak ile doğrudan söz et.
Garibin, yetimin hakkını gözet!
Bu sözlerim sana sadece özet.
Hakkın ateşiyle yan yavaş yavaş
 
Ananı babanı sakın incitme!
Onlara hizmette bir kusur etme.
Haksız olsalar da, aksine gitme,
İlerde anlarsın sen yavaş yavaş.
 
Dünyanın bin türlü hâli var, alış!
Daima alnının teriyle çalış
Unutma sonunda Hakk’adır varış,
Ta baştan söyledim ben yavaş yavaş.
                        Cafer Koçyiğit-İzmir
 
 
 
UNUTULMAZ KELİMELER
 
İMTİHAN: Bundan yirmi beş otuz sene önce herkesin bildiği ama günümüzde gençliğin hayret edilecek bir oranda bilmediği imtihan kelimesi bugünkü “sınav” yerine kullanılan kelimeydi. İmtihan kelimesi Arapça “mehn” kökünden gelmektedir. Deneme, sınama anlamında olduğu gibi sınıf geçmek için sorulan sorular anlamında kullanılırdı. Şimdi bunun yerine sınama kökünden gelen “sınav” kullanılmaktadır. “Bugün dünyada neyi çok istersen o senin imtihanındır” buyurur Hazreti Mevlâna. Yine imtihan ile ilgili şu sözü unutulmayasıdır: “İmtihan içinde imtihan vardır. Derlenip toparlan da ufak bir imtihanda satma kendini!..”
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.