Anlayıştan ne kadar da uzaklaşan bir toplum hâline geldik. Kimsenin kimseye tahammülü kalmadı. Bu konuda örnek çok da şimdi on bir ayın sultanı ramazan içerisindeyiz. Ne zamandır aklımda olan bir konu. Hep erteliyordum yazmayı. Üst üste yaşadığım iki olay üzerine yazmak istedim.
Geçenlerde Hatuniye Camiinde namaz kılıyorum. Bizim çocuklar da caminin içinde koşturuyorlar. Yaşlıca bir adam gelip çocuklara kızarak dışarıya çıkmalarını söyledi. Namazı bitirdikten sonra, yanıma gelen büyük oğlum, “Baba ben bu adamı Peygamber Efendimize şikâyet edeceğim” dedi. Belli ki çok dokunmuş...
Yine başka bir gün teravih namazında bir adam iki çocuğuyla camiye geldi. Tabii çocuklar yine koşturuyorlar. Ön sıralardan bir adam çıkıp çocuklara kızınca, babası dayanamayıp “Çocuklara neden kızıyorsun, camiye senin yaşında mı gelsinler?” dedi. Aralarında yaşanan kısa bir tartışmadan sonra, adam çocuklarını alıp namazı yarıda bırakarak camiden ayrıldı.
Camide çocuklara kızan ihtiyarların savunduğu tez şu: "Cami oyun yeri değildir. Buraya ibadet için gelinir. Çocukların bağırış, çağırışları huşu içinde namaz kılmamızı engelliyor.”
Ben bu görüşe katılmıyorum. Çok aşırıya kaçmadıkları müddetçe, camide çocukların gülüşerek koşmalarının, oyun oynamalarının kime zararı olabilir ki?
Çocuklarımızı namaza, camiye ısındırmanın en güzel yollarından birisi onları camiye getirmektir. Bırakın çocuklar camilerde koştursun, oyun oynasın, hoplasın, zıplasın. Belki gördükleri bir güzel hareket, duydukları Kur'ân-ı kerim, tesbihatlar onları etkiler, hafızalarında yer edinir. Bakarsınız bir gün gelir o çocuklar namaz kılmak için de gelir camilere.
Bir söz var çok hoşuma gidiyor: "Camide cemaatle namaz kılarken arka saflarda cıvıl cıvıl çocuk sesleri yoksa, gelecek nesiller adına korkun." Çocukları camiden kovmayalım. Hele bunu mübarek ramazan ayında hiç yapmayalım. Tüm İslam âleminin ramazan ayı mübarek olsun. Sağlıcakla kalın.
İsmail Aybey-Manisa
ŞİİR
EY YABANCI
Ey yabancı söylesene, söyle niçin ağlıyorsun.
Evin barkın, yerin yurdun, yok mu senin ağlıyorsun.
Uzaklara dalıyorsun, tek başına kalıyorsun.
Elin kolun bağlıyorsun, söyle niçin ağlıyorsun.
Bir şeyler mi arıyorsun, ufukları tarıyorsun.
Poyrazları sarıyorsun, söyle niçin ağlıyorsun.
Ey yabancı nerden geldin, anlatsana nedir derdin.
Neyin varsa yele verdin, söyle niçin ağlıyorsun.
Sessiz sessiz ağlıyorsun, yıldızları sayıyorsun.
Martılara bakıyorsun, söyle niçin ağlıyorsun.
Bir kelime konuşmazsın, derdini hiç anlatmazsın.
Pervaneyi uyutmazsın, söyle niçin ağlıyorsun.
Ey yabancı incindin mi, sevdiğine gücendin mi?
Ömründe hiç sevindin mi, söyle niçin ağlıyorsun.
Balıkçılar yelken açar, çocuklar deli der kaçar.
Anlaşılan kaldın naçar, söyle niçin ağlıyorsun.
Bir gün değil, bir ay oldu, gözlerine yaşlar doldu.
Bahçelerde güller soldu, söyle niçin ağlıyorsun.
Ey yabancı öleceksin, bilmem nasıl güleceksin.
Derdin kime diyeceksin, söyle niçin ağlıyorsun.
Bu gece ben, nöbetçiyim, sahillerde simitçiyim.
Âşıklara hizmetçiyim, söyle niçin ağlıyorsun.
Aşk sözünü duyduğunda, seher vakti olduğunda.
Bir mektup çıktı koynunda, söyle niçin ağlıyorsun.
Ey yabancı ne var onda, bir hikmet olmalı bunda.
Nasiplensek biz de şunda, söyle niçin ağlıyorsun.
Ağlayarak okuyordu, soğuktan çok titriyordu.
Kaybetmekten korkuyordu, söyle niçin ağlıyorsun.
Kulak verip dinliyordum, gözyaşını siliyordum.
Derdin artık biliyordum, gözyaşını sil diyordum.
Ey yabancı, ey pervane, gönlünü etmiş virane.
Varsın desinler divane, göz yaşını sil diyordum.
Âşıkların divanında, yok olmuş aşk ummanında.
Kaybolmuş aşk deryasında, gözyaşını sil diyordum.
İnsanım hâlden anlarım, ben de onunla ağlarım.
Gönlün gönlüme bağlarım, gözyaşını sil diyordum.
Ey yabancı al bir nefes, tövbe eyle bitsin heves.
Aciz'im der, bilsin herkes, gözyaşını sil diyordum.
ACİZ-A. GÖK (SULTAN DİVANINDAN)