Batı dünyasında çoktan anlaşılmaya başlandı ama ülkemizde biraz daha zaman alacak gibi gözüküyor bu duygu... Bir kadın için en değerli mesleğin önce annelik ve ev hanımlığı olduğu gerçeği... Bir dönem kadının kulağına eğilip fısıldamıştı kimi efsunlu sesler: "ayaklarının üzerinde durmalısın", "erkeğin yaptığı işi sen neden yapmayasın?", "zayıf, güzel, makyajlı, bakımlı olmalısın", "evde, işyerinde hayatın her alanında sorumluluk bayrağını taşımalısın" bu fısıltıların sahibi kadını nasıl da çok düşünüyordu (!) değil mi?.. Oysa kadın fıtratı naif, uyumlu, şefkatli, merhametli, üretkendir. Fıtratı bozuldukça bu özellikleri zayıflamaya, yok olmaya başlar. Bir tarafta "hayat müşterek" kılıfıyla kadınların omuzuna binen yük artarken "kadın erkek eşittir" cilasıyla bu yük parlatıldı. Yetersizlik, değersizlik duyguları bu sahte parıltı sönünce bütün gerçekliğiyle kadının yüreğindeki yerini aldı. Diğer tarafta “ne işle meşgulsünüz?” sorusuna sanki suç işlemişçesine "ev hanımı" cevabını veren kadının cılız sesi kaldı. Çalışırken aklı çocuğunda kalan anne yetersizlik duygusuyla, ev hanımlığının yan gelip yatma gözüyle bakıldığı anneyse değersizlik duygusuyla boğuşup durdu. Oysa bilim dünyasında üniversite rektörü olarak görev yapan ünlü bir akademisyenimiz kendisiyle yapılan röportajda “ben iki çocuk annesiyim ‘annelik mi önce, rektörlük mü?’ derseniz anneliği tercih ederim” demişti. Değersizlik duygusu yüreğimizi çaldığında "şu uçan sineğe kanat, toprak üstünde kuruyan bir yaprak olabilirdim ama Rabbim kendine kul, peygamber efendimize ümmet olmayla şereflendirmiş. Bu şeref madalyası varken insanların vereceği değeri neyleyim?" Yetersizlik duygusu kapıyı çalınca da şu her şeyin mükemmel ötesi olduğu, bütün annelerin çocuklarıyla sabahtan akşama etkinlik yaptığı, beyaz mobilyalı pirüpak evlerin cirit attığı, herkesin mutluluk pozu verdiği, sanki birileri hayatı yaşıyormuş da biz ıskalıyormuşuz hissi veren kimi sosyal medya hesaplarını dondurup mümkünse silerek bu duyguyu da yolcu ettik mi tamamdır.”
İlknur Şahin
ŞİİR
UNUTAMADIM
Yapamadım ben yine
Gözyaşımı dökerken düşündüm gözlerini
Özledim belki ben seni
Varlığında gidip gelen düşüncem
Aklım almıyor neden bilmem...
Yandı her gece hayallerim
Küllerinde boğuldum
Sensiz diye umutlarımın
Olmadı... Yapamadım,
Kan ağladı yüreğim
Unutamadım.
Gülüşün gözümün önünde
Gitmedi bir yere,
Seni senden sakladım
Yine yapamadım...
Şiirlerimde
Düşlerimde
İçimde sen
Unutamadım...
Turan Habil Koçak/Mersin-Toroslar
ESKİMEZ KELİMELER
PİR Ü PAK: Tertemiz, lekesiz.
FERASET: 1. Anlayış, seziş, sezgi, öngörü 2. Zekâ.
İSTİSNAİ: 1. Bir kimse veya bir şeyi benzerlerinden ayrı tutma. 2. Kural dışılık. 3. Ayrı tutulan kimse veya şey.
TEZKİRE: Divan şairlerinin hayatlarını ve şiirlerini genellikle öznel bir bakış açısıyla değerlendiren eser.
TEZKERE: 1. Pusula (küçük not kâğıdı) 2. Bir iş için izin verildiğini bildiren resmî kâğıt. 3. Askerlik görevinin bittiğini bildiren belge.
TAKDİM: 1. Bir şeyi karşılıksız olarak birine verme, sunma. 2. Tanıtma, tanıştırma. 3. Öne alma, önceye alma.
MARUZ: 1. Bir olayın, bir durumun etkisinde veya karşısında bulunan. 2. Arz edilen, sunulan, verilen.
AZİMET: 1. Israrla istemek, kastetmek, kesin karar vermek. 2. Gidiş, yola çıkmak...