Ülkemizde askerî müdahaleler, tarih boyunca kimi zaman ordunun kurumsal olarak, bazen de yüksek rütbeli subayların kendi başlarına inisiyatif alarak sivil yönetime el koyma girişimleri şeklinde ortaya çıkmıştır. Bunlardan bazıları başarıya ulaşmış, bazıları ise hükûmete yapılan bir uyarı olarak kalmıştır. Yönetime el koyma çabaları sonucunda ortaya çıkan müdahaleler, mevcut sorunlara çare bulamadığı gibi bu sorunları daha da derinleştirmiş ve bireyi, toplumu ve devleti birbirine yabancılaştırmıştır. Yalnızca devlet adamları ve politikacıların değil, milletin zihninde de derin travmalara sebep olmuştur.
Hangi gerekçeyle, kimin veya ne adına yapılırsa yapılsın, hangi şekilde gerçekleşirse gerçekleşsin “darbe” şiddeti içeren totaliter bir eylemdir. Darbe, bireyin gelişimi ve saygınlığı, toplumsal barış, hak ve özgürlükler, hukuk, demokrasi, sosyal, kültürel ve ekonomik kalkınma önünde çok büyük bir engel teşkil eder.
Demokratik bir sistemde “demokrasi” ile “darbe”nin yan yana gelmesi mümkün değildir. Demokrasilerde herhangi bir kişinin, grubun ya da bir zümrenin değil, her zaman “millî iradenin” çıkarları önce gelir. Toplum, 1960 Darbesi’nden sonra sandıkta siyasi partilere sadece koalisyon ile iktidar olma hakkı vererek onları bir şekilde cezalandırmıştır. 1980’li yıllardan sonra, özellikle postmodern darbe ile beraber Türk milleti darbelere, muhtıralara tepkisini göstermeye başlamıştır. Sonuç olarak, 15 Temmuz 2016 gecesi meydana gelen başarısız darbe girişimi, kahraman Türk milletinin, ordu içinde darbecilerle savaşan kahraman Türk askerinin ve kahraman emniyet güçlerinin direnişi sonrasında boşa çıkarılmıştır. Bu darbe girişiminin özellikle sivil bir tepki ve direnişle bastırılması ayrı bir öneme sahiptir.
Demokrasi kültürünün bir ülkede, bir toplumda oturabilmesi çok uzun bir süreci gerektirmektedir. Bu anlamda demokrasiyi içselleştirmek, kendi düşüncesinden olmayanların iktidarda bulunabilmelerini hazmedebilecek olgunluğuna erişmek insan olmanın da bir gereğidir.
Seyfettin Karamızrak
ŞİİR
-Geçmiş olsun Türkiye’m, yanan ciğerimizdir!-
ORMAN
Orman, gizli dünyadır, tabir gerek; rüyadır
Bir gölgelik hülyadır, Rabbimizin ihsanı
Misal: ''Orman insanmış!'', ''İnsan içre lisanmış!''
''Lisansız bir zamanmış!'', Rabbimizin ihsanı
Rüzgâr eser, her dâim, seher yeli mülayim
Zikr hâliyle kaim, Rabbimizin ihsanı
Bilinmez kaçtır yaşı, yalçın dağlar sırdaşı
Bütün kuşlar yoldaşı, Rabbimizin ihsanı
Bulutları çekerler, ninni dinler bebekler
Kuşlar dala pinekler, Rabbimizin ihsanı
Salıncakla avutur, bize meyve kurutur
Kaynak suyu durudur, Rabbimizin ihsanı
Kalemimiz ondandır, bize taht-ı revandır
Çiçeği gül reyhandır, Rabbimizin ihsanı
O cayır cayır yanar, gönül kahrıyla yanar
Yakan el, ahir yanar, kahret Rabbim yakanı!
Rıdvan Üzel
SAĞLIK OLSUN
Buzdolabına konulmaması gerekenler:
Sarımsak: Antibakteriyel etkiye sâhip sarımsak sadece 2 gün içinde buzdolabında bakteri üretir. Tatlılar: Bal, reçel ve çikolata gibi tatlı besinler buzdolabında organik özellikleri yanında reçel ve balın akışkanlığı da bozulur. Domates: Buzdolabında organik yapısı soğuk havadan dolayı bozulur. Kabukları kırışan domates bakteri meydana getirmeye başlar. Kahve: Soğuk ve nem, lezzetini ve görüntüsünü bozar. Patates: Durduğu yerin kokusu ile tadı değişir. Buzdolabında bir günden fazla kalınca bozulur. Görüntüsü aynı kaldığından fark edilmez ama bağırsak hastalıklarına sebebiyet verebilir. Çilek: Çilek ve frambuaz, tırtıksı yapısıyla bakterileri tutar. Muz: Olgunlaşmamış muzlar buzdolabına konmaz. Meyve: Sert çekirdekli meyveler, buzdolabına konulduğunda lezzetini kaybeder. Buzdolabına koymamak daha doğrudur.