Derdi olan anne

A -
A +

Derdi olan anne ne demek? Anne olmak başlı başına bir dert değil mi? Çocuğunun sesine, gevezeliğine katlanan anne dertli anne mi? Peki Kudüs’teki anneler duysa bizim derdimizi bize ne cevap verir. Ah demezler mi? “Bizim de evladımız evimizde bağırsaydı da tek derdimiz ağlamaları olsaydı!” O zaman ne hisseder ne düşünürdük? Nefesimiz kesilirdi belki. Utanır ‘yer yarılsa da içine girsek’ derdik belki. O annelerin bir derdi vardı. Çocuklarıyla birlikte hayatta kalmak. Ölürken de şehadet şerbetini içmek. O küçücük kardeşine şehadet getirsin diye çalışan ablaları abileri görüyorsak, yağmur suyuyla abdest alan babaları görüyorsak "Biz namaz elbisesiyle oturup evimize şehadeti bekliyoruz" diyen anneleri görüyorsak, o anneler dertlerinin dermanını bulmuş demektir aslında...

 

Peki bir de bizim derdimiz ne? "Derdi olan anne" bizim için ne demek. Evladımızın her istediğini alabilmek, çok iyi üniversitelerde çok iyi bölümlerde okumaları, çok iyi yerlere gelmeleri, atanmaları, dünyadaki mertebelerin çok yüksek olması ve daha fazlası. Peki ya ahiretteki mertebeleri, İslam’a olan ilgileri ve ahlakları. Bunları unuttuk mu dualarda? Dünyalık için dua ederken ahiretteki durumlarını unuttuk mu? Biz küçüklükten bu yana hayırlı evlat olan, anne ve babasının amel defterini kapatmaz diye öğrenmemiş miydik? Hayır öğrenmedik. Sadece ezberledik. Öğrenseydik hayatımızda uygulardık.

 

Hayata geçirirdik ama sadece ezberledik ve bıraktık o bilgiyi bir köşede. Evlatlarımıza da bunu ezberlettik ama asla ahlaklı ve İslam’la bir olmasını öğretmedik. Ama Kudüs'teki anneler öğretmişler. Küçücük yaşında dinini mümin olmayı nasıl olması gerektiğini... Hem de bütün dünyaya öğretecek kadar...

 

Bize de "Türkiye’de yaşadığım hâlde biz de elbette müminiz ama bu şuurda mıyız?” lafını vicdanımızla dillendirecek kadar öğretmişler.

 

     Psikolojik Danışman Zeliha Aslan

 
 
 
 
ŞİİR
 
     Kadın ve huzur
 
Herkes bir yorum yapar, bu konuda kendince,
Kadın nezaket ister, benim güzel dinimce!
 
Kadın hassas bir varlık, öyle yaratmış Halik,
Bu anlaşılmaz ise gelir türlü hastalık!
 
Herkesin hakları var birbiri üzerinde,
Hayat müşterek derler birce ve beraberce
 
Huzurun adresini yüce dinim bildirir,
Bunları öğrenip de kim hayata geçirir?
 
Anlayışlı olmak hep işi tatlıya bağlar,
Böyle evde ne anne ne de çocuklar ağlar!
 
Sabır en büyük kazanç, erkek ve kadın için,
Peygamberim buyurur “anahtarı cennetin”
 
Huzurun temelinde İslâm Ahlâkı yatar,
Müslüman, birbirine 'emanet' diye bakar.
 
Garîbi der, dertlerin cehalettir sebebi,
Dinini doğru öğren, yaşa Ehl-i sünneti!
 
     Alaaddin Erdoğan
 
 
DUYGU DAMLASI
 
SİZ OLSANIZ NE YAPARDINIZ?
Öğretmenimiz sınıfa girip derse başlamadan önce bir anekdot anlatmıştı. Dün akşama eve ekmek alıp gittiğinde evde de ekmek varmış. Hanımı öyle söyleyince öğretmenimiz “dünden kalan ekmeği de fakir komşuya veririz” demiş çözüm olarak. Bunu sınıfta anlatıp fikrimizi sormuştu: “Siz olsanız ne yapardınız?” Sınıfta herkes öğretmene “evet öğretmenim, biz de öyle yapardık” dedi. Bir arkadaşımız ise ayağa kalktı. “Hayır öğretmenim ben olsam öyle yapmazdım” dedi. “Taze olanı fakir komşumuza verirdim. Bir de komşumuzu sadece yanlışlıkla fazla ekmek aldığımızda hatırımıza getirmez, her zaman hatırlardım” Sınıf sustu, öğretmenin ne cevap vereceğini bekliyordu. Öğretmen gözleri doldu geldi, öğrencisinin saçını okşadı “çok teşekkür ederim sana merhametli yavrum” dedi... Kim bilir aslında öğretmenimiz de o arkadaşımızın dediği gibi yapmış, taze olanı fakir komşusuna hediye etmişti. [Haşmet D.]
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.