Babam bir yandan haber izliyor bir yandan izlediği haberi yorumluyor. "Hadi bizden geçti de sizin işiniz yaş, zor günler sizi bekliyor" diyor. Annem söyleyemediği cümleleri, içine attığı duyguları tığ ile dantele yazıyor. Bense ders kitabının arasına kimi gün kişisel gelişim kitabı, kimi gün roman koyup okuyorum. İlgimi çeken haber olursa babam televizyona bakarken ben de ona eşlik ediyorum. O arkasını dönüp beni kontrol edince kitap okumaya geçiyorum. Kardeşim yanan sobanın üzerine su damlatıp damlaların dansını izliyor. Az sonra gelen "yaklaşma sobaya! Kime diyorum ben çocuğum!" sözüyle damlaların dansı sona eriyor. Dışarıda çinko tenteye vuran yağmur, köpek havlamaları, gök gürültüsü, güğümden gelen ıslık, çaydanlıktan gelen fokurdama, sobadan gelen çıtırtı sesleri öyle güzel harmanlanıyor ki ortaya çıkan doğa orkestrasını dinlemek huzur veriyor.
O sırada televizyon suspus babama bakıyor. Babamın "haydaa tam da haberin orta yerinde olacak iş mi?" söylenmesini, annemin "kızım kalk dolaptaki mumu getir. Işıldak vardı orda şarjı bitmediyse onu da al gel" sesi takip ediyor. Bense mutfağa doğru korku koridorundan geçiyorum. Her an karşıma biri çıkacak gibi hissediyorum. "Niye hep ben getiriyorum bu mumu. Mumcu başı mıyım ben?!"
Neyse biraz zaman geçince alışıyoruz karanlığa. Gölge sanat gösterisi başlıyor. Ben kurt yapıyorum, kardeşim kuş. Mum alevi dans gösterisine geçiyoruz oradan. Sohbet ediyoruz. Meşhur kardeş kavgası ediyoruz. Ağlıyoruz, gülüyoruz kısacası doğaçlama yaşıyoruz. Akıllı telefon, internet, sosyal medya yok ki #elektrikkesildi #sobakeyfi #gölgeoyunu yazıp paylaşalım. Her odada petek, klima yok ki odalarımıza çekilelim. Şimdi düşünüyorum da o zamanlar akıllı telefon, mobil veri olsaydı babam haber izlemeye kaldığı yerden telefondan devam ederdi. Kardeşim elindeki telefondan araba yarışı oynardı. Annem dantel modellerine bakardı. Bende sosyal medyada gezintiye çıkardım. Düşünüyorum da eskiden hayatı yaşarken şimdi hayatı izliyor, sosyal medyada göstermek için yaşıyor gibiyiz.
İlknur Şahin
ŞİİR
ZAMAN
Gencim diye hiç övünme,
Bir nefeslik zamanın var.
Mala mülke çok güvenme,
Bir nefeslik zamanın var.
Zamanım çok sanma sakın,
Ölüm bize bizden yakın,
Buna göre tavır takın,
Bir nefeslik zamanın var.
Dünü unut çoktan geçti,
Ecel canı erken biçti.
Belki bugün seni seçti,
Bir nefeslik zamanın var.
"Nöbetçi" hep, söyler avaz,
Kendine gel uyan biraz,
Bu gerçeği beynine yaz,
Bir nefeslik zamanın var.
Şahin Ertürk-Kütahya
ESKİMEZ KELİMELER
TEKAÜD: 1-Oturma. 2-Fârig olma. 3-Karşılıklı oturma. 4-Emeklilik. (Halk arasında en çok emeklilik anlamında kullanılırdı.)
HAMASET: Yaradılıştan olan cesaret. Bahadırlık. Cesurluk. Kahramanlık. Yiğitlik.
HİSSE: Pay. Nasip. Kısmete düşen kısım. Vârise intikal eden kısım.
KISSA: İbret verici hikâye.
RİCAL: Erkekler, er kişiler. Mevki sahibi kimseler, devlet adamları. Yaya olanlar.
İHTAR: Hatırlatmak. Dikkati çekmek. Tembih. Uyarma.
TAHRİP: Çoğulu “Tahribat” Harap etme, edilme. Yıkma. Bozma.
MAHDUM: Oğul. Evlât. Kendisine hizmet olunan. Efendi.
MÜKEMMEL: Tamam. Olgun. Noksansız. Kemal bulmuş. Kemale erdirilmiş. Çok iyi.