Endülüs’ten sürülenler ve kitapları

A -
A +
Türk milleti tarih boyunca fetih ruhuyla hareket etmiş, serhat boylarında at koşturmuş büyük devletler vücuda getirmiştir. Milletimiz, yüce dinimiz İslamiyet’i kabul ettikten sonra İslam medeniyetinin mühim ve ayrılmaz bir parçası, âlem-i islâmın hamisi olmuştur. Bu minvalde (biçimde), kadim lisanımız Türkçe, ilmî, dinî ve edebî sahalarda İslam irfan ve medeniyetine tesir ederken oradan gelen kelime varlığı ve mefhumlarla da zenginleşmiştir. Bu tabii seyrin ve zenginliğin zirvesi Osmanlı Türkçesidir.
Lakin okuma alışkanlığımızın aynı şekilde yaygınlaşıp yerleşememesi, geçtiğimiz asırda da dilde sadeleşme ve sair sâikler (sebepler), yani bazı "ihlal ve ihmaller" neticesinde kelime hazinemizde ciddi kayıplar hâsıl oldu. Bırakınız günümüz gençliğini günümüzün aydın entelektüel ve münevveri kabul ettiğimiz kimselerin dahi birçoğu 80/90 yıl evvel yazılan metin ve eserleri bırakın anlamayı okumakta dahi zorlanmaktadır. Bir "irfanî kopuş" ve tefekkür kabiliyetimizde zedelenme mevzu bahistir. Dilimizdeki bu kısırlaşmaya yıllar yılı zaman zaman dikkat çekilmiş kimi örnekler de verilmiştir. Biz de bu anlamda birkaç misal verebiliriz.
Mana farklılıkları ihtiva eden "husus, hususi, mahsus, hususen, mahsusen hatta tahsis" kelimelerini; öte yandan "mahrem, haram, harem, namahrem, harim" mefhumlarını kullanmaz ve "özel" der geçeriz. "Tasdik" (ahde sadakat) kelimesini unutur; "kabul, makbul, kabil, mukabil"i ihmal eder; "onay ve onaylamak" deriz. Farklı manalardaki "itimat" ve "emniyet" yerine sadece "güven" bize yeter. Ürün ve üretim terimlerini sık kullanır; "hasıl, hasıla, hasılat, mahsul, tahsil, istihsal, müstahsil" kavramlarını yavaş yavaş unuturuz.
Okuyalım, araştıralım ve icabında lügat kullanarak bu hazineyi tekrar keşfedelim. Endülüs’ten sürülen Müslümanların en ağır yükleri kitaplardı. Bu miras bize, yani kitap medeniyetinin çocuklarına, 200-300 kelimeye hapsedilmeyi değil; medeniyetimizin mefhum ve kelime zenginliğini öğrenme, bu muvazenede daha derin tasavvur ve tefekkür ederek fikrî ufkumuzu inkişaf ettirme vazifelerini yüklemektedir.
     Hakan Karagöz
 
 
 
ŞİİR
 
             Yağmur...
 
Bir yanda güneş var bir yanda yağmur
Çiçeklerde güneş parlıyor mağrur
Berekete döner tarlada çamur,
Bir başka olurmuş baharda yağmur.
 
Ballar harman olur çiçek özünde
Mutluluk okunur bahar yüzünde
Çisil çisil yağmur şimşek dilinde
Bir başka olurmuş baharda yağmur
 
Ağaçlara meyve verir çiçekler
Öbek öbek düğün eder böcekler
Yağmur için avuç açar yapraklar
Bir başka olurmuş baharda yağmur
 
Şarkılar yükselir kuşun dilinde
Çiçek demet olur güzel elinde
Ebemkuşağı var dağ eteğinde
Bir başka olurmuş baharda yağmur
 
                      Vedat Alacaoğlu
 
 
 
KELAM-I KİBAR KİBAR-I KELAMEST
(Büyüklerin sözü, sözlerin büyüğüdür)
 
 
“Kim Allah içinse, Allah da onun içindir…”
*
“Bir şeye kavuşan, her şeye kavuşur…”
*
“Rızkındır yer yer gezdiren seni,
Gafil olma bir gün bu yer, yer seni…”
*
“Niyet hayır, akıbet hayır…”
*
“Gıybet kanser gibidir...”
*
“Büyükler, kalplerin casusudur...”
 
       Enver Ören (rahmetullahi aleyh)
 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.