Evde bir ses olsun yeter -2

A -
A +

"Unutuyoruz" dedi hepsi cümlelerinin arasında. Yaşlılar çok da unutmaya başladılar... Eskiden yaşlanan büyükler çocuklarına bir şey söylemek istediklerinde ilk söylediğinde ismini aklına getiremez neredeyse bütün çocuklarının ismini söylerlerdi. Aman ismi gelmedi aklıma birden diyerek de özür mahiyetinde mırıldanırlardı. Şimdi ne o kadar isim sayacak evlat sahibi yaşlı var ne de yaşlılarının çağırdığında gelecek çocukları. Hemen herkes hayatın yel değirmeninde savrulan saman çöpü gibi olmuş durumda...

 

Şimdi de yaşlılara tavsiyelerde bulunuyor akademisyenler doktorlar... Okumak, bulmaca çözmek lazım diyorlar... Hayat boyu yapılmayan şeyler, yaşlılıkta da yapılamazdı elbet. Zor oluyor, okumaya alışmamış kimsenin kitap okuması... Bulmaca çözmesi...

 

"Bana zor geliyor bulmaca çözmek.", "Gözüm görmüyor benim" dedi hemen hepsi. Hâlbuki yaşlılık bir sonu beklemek, bitiş düdüğü çalıncaya kadar top çevirmek olmamalı. Elbet kimse maraton koşulsun istemiyor. Ama yılların verdiği birikim bir eğlenceye, bir neşeye, bir sevince dönüşebilir.

 

Çocuklar, en çok yakınılan konu. Kızlarına yakın oturan dedenin parası çoktu aslında. Ama para tek başına bir görgü bir kültür değildi. Yıllarca umarsızca çalışıp biriktirmişti. İşte şimdi o biriktirdiklerini nereye nasıl harcayacağını bilmiyordu. Zayıf nene, biraz da torunların başında dursa çocuklarıyla daha mutlu olacaktı. Mutluluğu sadece kendi evinde arayınca, o istenen huzur da evden dışarı çıkmak istemiyordu.

 

Akşam oluyor. Herkes evine çekiliyor. Televizyonlar sürekli açık. Evde bir ses olsun yeter. Sabaha ne var şurada. Yine ekmek alacak nene. Dede ziyaret etmeye arkadaş arayacak...

 

     Serhat Yahyaoğlu

 
 
 
ŞİİR
 
          EFENDİM
 
Hiç olurduk biz, siz olmasaydınız
Olmazdı makbul, hiçbir ibadetimiz
Cahil kalır mahvolurduk!
Aydınlattı ışığınız gönlümüzü, ruhumuzu,
Mürşid-i kâmil Efendim, Can Efendim
 
Siz kurtarıcımız, ebedî saadetimiz
Uyuyan kalpleri doğruya ulaştıran rehberimiz
Lalezar bahçesidir ilminiz ilmihalimiz
Tanıyıp uyanlara müjdedir cemaliniz
 
Ayrı kaldık, ırak kaldık Efendim
Nurunuz tenvir eyledi cihanı
Işığımız söndü kalplerimiz karardı
Mahzun kaldık, garip kaldık Efendim…
 
     Songül Zehra Maden-Samsun
 
 
 
GÜZEL YURDUMUZ
 
ORTAKÖY CAMİİ: Ortaköy İskelesindeki zarif câmi. Daha önce de var iken harap olduktan sonra 1853 yılında Sultan Abdülmecid Han tarafından şimdiki hâliyle yapılmıştır. Son yıllarda temel kısmı kazıklarla takviye edilerek denize doğru kayması durduruldu. Cephe kısmını meydana getiren taşlar da değiştirildi. İnce ve zarif minareleriyle tanınan câmi, karışık üslupta inşa edilmiştir. Tek kubbeli olup, kubbeden kare plana geçişte, istinat kemerlerinin birleştiği köşelerle kubbe arasındaki pandantiflerin dış yüzleri kurşunla örtülüdür. Köşelerde kontrofor kuleleri vardır. Minareler kuzey cephesinde, hünkâr dairesinden yükselir. Câminin içi çok güzel olup, bilhassa kubbe tezyinatı fevkalâdedir. Câminin içindeki Allah, Muhammed ve ilk dört halifenin (Hulefâ-i râşidîn) adları, bizzat Sultan Abdülmecid Han tarafından yazılmıştır.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.